En Güncel Film Önerileri

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap İncelemesi

  • 18 Ekim 2019
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap İncelemesi

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sabahattin Ali Kitap İncelemesi ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap Özeti yapacağımız bu kitap incelemesine hoş geldiniz arkadaşlar.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap Özeti ve Kitap İncelemesi

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ nun yazarı olan Peyami Safa’yı tanıtarak başlamak isterim yazıya. Yazarımız 02 Nisan 1899’ da doğmuş olup 15 Haziran 1961’ de İstanbul’ da yaşamını yitirdi. Psikolojik romanları ile tanınan yazar. Şair İsmail Safa’nın oğludur. Yoksulluk ve 9 yaşında yakalandığı kemik veremi nedeni ile düzenli bir eğitim alamadı. Bir yandan  çalışırken bir yandan da kendi kendini yetiştiren Peyami Safa 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telegraf  Nezareti’nde memur olarak çalıştı. 1914-1918 arasında öğretmenlik, 1918-1920 arasında gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Bize roman, öykü, inceleme-deneme, ve ders kitapları gibi sayısız eser bırakan yazar. Türkiye’ nin değerli yazarlarından biri olarak anılmaya devam ediyor.

Gelelim kitabımızın konusuna; Fakir ve dizinden rahatsız olan bir çocuğun, kendisinden yaşça büyük bir kıza aşık olması, beraberliğe dönüşmeyen bu aşkın getirdiği sıkıntı ve heyecanlardan dolayı rahatsızlığının artması ve nihayet ameliyat edilmesi romanın konusunu şekillendirir.

Kitabı okuduktan sonra Peyami Safa adına derin bir üzüntü duydum. Çünkü psikolojik tahlil dediğimiz şey bundan daha iyi yapılabilir mi bilmiyorum. Çünkü hemen hemen her cümle için “bu cümle böyle de söylenebiliyor muymuş vay be!” dedirten bir kitap okudum. Çünkü şimdiye kadar en çok alıntı yaptığım kitap bu kitaptı sanırım hatta bir ara tüm kitabı yazıma kopyalamaktan korktum. Peyami Safa adına derin bir üzüntü duydum çünkü siyasi görüşü nedeniyle geri planda bırakılmış, gereken değer verilmemiş bir usta yazar olduğunu gördüm. Keşke sanatçıyı kişiden bağımsız kılarak sadece sanat yönünden değerlendirsek. Ama yapamayız…

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, genç yaşta yakalandığı ve tüm hayatını etkilediği hastalığı olan bir gencin çektiği acıları ve yalnızlığını, yaşadığı aşk acısı ile harmanlayarak psikolojik tahlil ve enfes betimlemelerle ele almış olduğu bir yapıttır, diyebilirim. Hastane sahnelerdeki betimlemeler ve genç hastanın psikolojisinin aktarımı o kadar olağanüstü ki hastanenin kokusunu duyarak çektiği acıyı ta içinizde hissediyorsunuz. Peyami Safa bu eseri eski kadim dostu Nazım Hikmet Ran’a ithaf etmiş. Ve kitabın arkasında da bulunan Nazım Hikmet’in kitap ile ilgili düşünceleri şöyledir; “Ben Peyami’nin bu son romanını üç defa okudum, otuz defa daha okuyabilirim ve okuyacağım. O zamana kadar hiçbir gözün görmediği acayip, fakat hakiki alemler keşfeden müneccimin hayranlığını duymaktayım. Eğer ıstırabı, azabı ve nefleyi coşkun bir ciddiyetle duyan öz ve halis halk kitleleri okuma yazma bilselerdi, bu romanın on bin, yüz bin, hatta bir milyon satması işten bile değildir.”

Kitabın yeni basımları sizin için daha iyi olacaktır. Eski basım olan kitaplarda oldukça ağır bir dil var. Çünkü eski döneme dair Türkçe kelimeler ağırlıkta. Kitabın insanı çok derinden etkileyeceği ortada. Koğuş denince akıla gelen hapishanenin bu kitap da bir hastane olması. Son çaresinin bu hastanede tedavi olması ve gördüğü acı dolu anlar. Ceset görüp tabağında ki etleri yiyememesi, bir başka bölümde bacağı kesilen birisinin olduğu ameliyathaneye giriyor. Bir önce ki ameliyatta bacağı kesilen bir başkası vardı. Düşünsenize belki aynı şey sizin başınıza gelecek ve o ortam da, kanlı pamukların olduğu yerdesiniz. İşte böyle bir roman okuyacaksınız. Bu kitaba başladığınız da muhtemelen tek nefeste aynı gün içinde bitirmek isteyeceksiniz.
Okuyunuz efendim, ön yargılarınızı bir kenara bırakarak okuyunuz. Emin olun hayran kalacaksınız.

Kitaptan aklımda kalan bazı cümleler şöyle;

-Dünyanın hiçbir Nüzhet’i yalan söylememelidir.

-Ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm.

-Et kesmeyi kasaplar zaten yapıyor, doktor olarak bizim görevimiz bu gençlere, parlak yarınlar sunmak.

-Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ