En Güncel Film Önerileri

Spider-Man’in Sinema Yolculuğu

  • 19 Ocak 2020
Spider-Man’in Sinema Yolculuğu

 

Spider-Man’in Sinema Yolculuğu

Spider-Man’in Sinema Yolculuğu

Biz çizgi roman ve film hayranlarının tanıdığı ilk süper kahraman hiç şüphesiz Spider-Man’dir.
Örümceğimiz sinema perdesine ilk kez yansıdığından beri birçok kez değişime uğradı. Bazı değişimleri severken, bazılarını hiç de iyi bulmadık. Şimdi benim gözümden, günümüzde bilinen ve popülaritesini koruyan üç ayrı Spider-Man’i ve filmlerini bir inceleyelim.
Benim en sevdiğim Spider-Man Andrew Garfield, bunda Andrew’un en sevdiğim dördüncü oyuncu olmasının da etkisi var tabii. Tom Holland’la aşk ve nefretlik bir ilişkimiz var, oyuncunun kendisini pek sevmesem de, konuşmadığı ve bir şeyler yapmadığı zamanlar Spider-Man’ini ve Peter’ını seviyorum. Tobey’nin yeri ise hepimizde olduğu gibi, bende de ayrıdır.

Şimdi Tobey, Andrew ve Tom’u farklı kategorilerde iyi ve kötü yanları ile bir güzel konuşalım.

Spider-Man’in Sinema Yolculuğu

Dış görünüşten başlamak gerekirse; Peter aşırı yakışıklı biri değildir, evet. Ama Andrew Peter’ına sırf çok yakışıklı diye Peter’a uymuyor demek bana biraz garip geliyor, uymadığı noktalar var tabii buna değineceğim. Tobey tip olarak bence tam anlamıyla oturan bir oyuncuydu, Tom da keza öyle. Blackwashing veya whitewashing yapılmadığı sürece, karakterin de göz rengi veya saç rengi kurguda önemli ve edebi bir etkin değilse ben genelde zaten dış görünüşü önemsemem.

Spider-Man’in Sinema Yolculuğu

Karakterlerin originlerine gelecek olursak, Tobey maddi durumunun iyi olmayışı olsun, okuldaki başarısı olsun, tam anlamıyla bir Peter’dı. Ailesi ile olan bağı, arkadaşlarına karşı fedakarlığı, kendi iç çatışmaları ve verdiği savaşlar küçücük bir çocukken bile içimi ısıtırdı.
TASM serisinde de aynı konular işlendi, nostaljinin verdiği duygusallıkla bu konular ilk üçlemede daha etkileyiciydi aslında.

Andrew Peter’ının ailesini Oscorp ile bağlamak da şahsen akıllıca bir fikirdi, SHIELD ile bağlanamazdı, bu yüzden en akıllıca seçim Oscorp olacaktı.
Tom’un Peter’ı ise tam bir fiyasko. Evet kendisi zeki ve başarılı bir karakter, ama Peter’ı Peter yapan, mütevaziliğini kazandıran o maddi sıkıntıları asla çekmiyor ve bu da onu karakterin doğasından uzaklaştırıyor. Yıllarca kendi başına çalışan, zorlu düşmanlarla bir başına mücadele eden, suitini ağlarını kendisi yapan o Peter, Tom’un hikayesinde gidiyor ve yerine Tony Stark’ın evlatlığı Peter geliyor. `Beni SHIELD’a alın, beni evlat edinin, Avenger olayım` gibi karaktere aykırı hareketler sergiliyor ve bu benim çocukluğumdan beri sevdiğim Peter Parker’a uymuyor. Dediğim gibi, konuşmadığı ve bir şey yapmadığı sürece seviyorum MCU Spider-Man’ini.
Buna da senaryo kısmında daha ayrıntılı değineceğim.

En çok eleştirilen konulardan biri de suitler hiç şüphesiz. Yine bana göre en iyi suitler Tobey’nin ve Andrew’un ikinci filminde bulunuyor. Zaten ikisi de birbirine benziyor ve bence onlar comicle modern sinemanın ortasını bulan iki mükemmel suit. En kötü bulduğum ise Tom’un suiti. Zaten iki ayrı suit sunuldu, ufak değişimler yapıp yeni diye sundular ikinciyi, tabii figür satabilmek için. Reklam paraları Disney’e kalıyor gişe Sony’e gidiyordu bildiğiniz gibi, o yüzden ne kadar reklam yapsak o kadar kâr diye düşündüler sanırım.

Spider-Man’in Sinema Yolculuğu – Peter Parker ve Sinema Macerası

Peter’ın çevresi de en nefret ettiğim konulardan biridir. Bana göre Harry ve MJ’siz bir Peter düşünülemez. Bu yüzden bu kulvarda en sevdiğim Tobey. Tüm oyuncular, başta May Yenge olmak üzere, yerli yerindeydi, çizgi romandaki hallerine benziyorlar ve karakterlerini kaldırabiliyorlardı. Daha ne istersiniz ki? Gwen karakterini fazla sevmememe rağmen TASM’daki etkileşimleri hoşuma gitmişti, cast ekibi olarak en sevdiğim de TASM tabii. Dane DeHaan, Andrew Garfield, Emma Stone ve Jaime Foxx harika bir dörtlüydü, Jaime ve Dane ise senaryoya kurban gitmişlerdi, buna da iki ayrı kulvarda değineceğim.

Son olarak Tom’un çevresini beğenmiyorum. May Yengeden tut, Michelle adı altında yedirilmeye çalışılan Mary Jane’ine kadar (ki Zendaya adlı oyuncu twitterda Mary Jane replikleri paylaşarak MJ olduğunu açıkça belirtmiş ve ünlü face it tiger lafıyla haterlarına diss atmıştı) hepsi berbat. Comicle uyum sıfır, cast kötü, o güzelim oyunculuğuyla Tom bu kategoride de harcanıyor tabii, Tom’u çok sevdiğimden de değil ama oyunculuğu güzel şimdi hakkını yemeyeyim. Evet yıllardır bildiğimiz karakterleri değil, farklı karakterleri kullanmak istediler, ama ben yeniliğe pek açık değilim, çizgi roman ve kitap uyarlamalarında asıl hikaye neyse onu görmek isterim.

Müzikler konusunda üç ayrı seriyi de seviyorum ama burada Hans Zimmer etkisinden dolayı favorim yine TASM. Tobey’nin ve Spider-Man’in adını her yazışımda beynimin içinde o meşhur opening soundtracki çalar ilk üçlemenin, TASM 2 filminin Itsy Bitsy Spider müziğini de övmeden geçemeyeceğim. MCU serisinde ise yakaladıkları nostaljik hava da etkiliyor beni.
Efekt konusunu gelince, bu konuyu tartışmayı pek sevmem ama TASM’ın sinemafografisini daha çok sevdiğimi de belirtmek isterim.

Spider-Man Sinemaya Nasıl Taşındı? Spider-Man Düşmanları, anti kahramanlar

Düşmanlar konusuna gelelim şimdi de, comic geekler olarak en çok önemsediğimiz konulardan biri bu galiba, çoğumuz düşmanı kahramandan daha çok severiz çünkü. Benim tüm filmler içinde en sevdiğim Doctor Octopus’tur, ki en sevdiğim film de Spider-Man 2’dir, bunda da Otto’nun etkisi çok büyük. Green Goblin de gayet güzel işlenmişti, tek pişmanlığım Venom’dur. Şahsen Sandman’in de işlenişini beğenmiştim.
Seri boyunca Tobey’nin düşmanları hep duygusal bir boyutta işlendi ve hepsi Peter’la doğrudan etkileşim halindeydi, işte en sevdiğim kısım bu. Düşmanlarıyla duygusal bir bağı olan Peter. Düşünsenize, en yakın arkadaşınızın babası, düşmanınız. Vay be.

The Amazing Spider-Man düşmanlarını çok sevdiğimi söyleyemem, ama onların da psikolojik olarak bağlanmaları harikaydı. İnsanlığı yüceltmeye çalışan çılgın bir bilim adamı ve başarıları asla takdir görmeyen yapayalnız bir adam, duygusallık ve psikoloji üst seviyede yine.

Yine de ilk üçlemenin yanında TASM düşmanları çok sönük kalıyor. Bu arada bu düşmanların hepsinin oyuncularını çok severim, Jake Gyllenhaal ve Dane DeHaan başta olmak üzere. Ve Dane, yani TASM Harry. Ne yalan söyleyeyim, kötü işlenmişti, Harry Osborn’dan daha iyisini beklerdiniz. MCU düşmanlarının TASM düşmanlarından tek artısı mükemmel oyunculara sahip olmaları. Ama ben yine de onlardan da haz almıyorum, çünkü onlar Spider-Man’in değil, Tony Stark’ın düşmanları.

Peter’ın bir baba figürü edinecekse, Steve Rogers’ı edinmesini isterdim, Tony Stark’ı değil. Evren Tony ile başladı, evet çok güzel ama her olayın ona bağlanması, 11 yıllık bu sinematik evrende sanki başka karakter kullanılamaz gibi her işin onda bitmesi beni biraz sinir ediyor. Peter’ın da en azından solo filmlerinde yalnız olmasını isterdim, bir Ben Amcayı göremedik be bize de yazık…
Bu Tony Stark konusundan farklı bir yazı çıkaracakmışım gibi bir koku alıyorum, bakalım biz şimdilik Örümceğimizden konuşmaya devam edelim.

Spider-Man’in Sinema Yolculuğu

Son olarak senaryo ve comicle uyum, TASM 2 comicle uygun değil ve bir çoğunuz senaryoyu sevmiyorsunuz biliyorum. Ama benim en sevdiğim o çünkü izlerken aşırı keyif alıyorum, karakter uyumları, görsellik, müzik her şey harika. Tabii bir Spider-Man 2 değil. Olsundu. Spider-Man 3 filmini çok sevmeyiz, senaryoda hata var çünkü ama Harry ve Peter arasındaki olaylardan dolayı onu da izlerken hüzünlenir, tekrar tekrar açarım. Biraz da MCU’dan bahsedelim. Meh. Tom’un Spider-Man’i hem solo filmlerinde hem Avengers filmlerinde bir sidekick’ten farksız. Titans dizisinde bağımsız izlediğimiz, yıllarca sidekick olmuş Dick Grayson’ın bile daha ‘yalnız’ davrandığını görebilirsiniz. Hayatında duygusal eksiklik çekmeyen Peter, bir yere ait olmak istiyor. Duygusal ve psikolojik hiçbir açıklaması yok. Sürekli olarak iki filmde de reklama bağlı gereksiz sahne izledik, Spider-Man’in arabaya binmesi gibi.

Yazıyı toparlamak gerekirse, senaryolarındaki hataları bir kenara bırakırsak üç oyuncu da karakteri güzel taşıyabildiler, senaryo onların suçu değil sonuçta. Tobey’nin Peter’ı, Andrew’un Spider-Man’i ve Tom’un da senaryo düşünmeksizin duruşunun daha çizgi romansal olduğunu göz önünde bulundurursak, üçünde de ayrı ayrı özellikleri seviyoruz. Hatta şöyle bir Spider-Verse filmi izlesek ne güzel olurdu…

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ