Didem, Author at En Güncel Film Önerileri https://tuyann.com Sun, 08 May 2022 18:26:42 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.9.9 https://tuyann.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-favicn1-32x32.jpg Didem, Author at En Güncel Film Önerileri https://tuyann.com 32 32 Doctor Strange in the Multiverse of Madness İncelemesi https://tuyann.com/doctor-strange-in-the-multiverse-of-madness-incelemesi/ https://tuyann.com/doctor-strange-in-the-multiverse-of-madness-incelemesi/#respond Sun, 08 May 2022 18:26:42 +0000 https://tuyann.com/?p=4953 Beklentimin altında kalsa da benim keyif aldığım ve beğendiğim Doctor Strange in The Multiverse of Madness incelemesine hoşgeldiniz. İyisiyle kötüsüyle herşeyini konuşacak ve fikrimi belirtip sonlandıracağım yazıyı. • Öncelikle beklentimizi mcu’nun şuana kadarki en karanlık ve farklı filmini izlemiş olma konusunda karşıladığını düşünüyorum. Filmin korku sahneleri vaat edildiği gibiydi ki zaten biz Disney’in belirli bir […]

The post Doctor Strange in the Multiverse of Madness İncelemesi appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Beklentimin altında kalsa da benim keyif aldığım ve beğendiğim Doctor Strange in The Multiverse of Madness incelemesine hoşgeldiniz. İyisiyle kötüsüyle herşeyini konuşacak ve fikrimi belirtip sonlandıracağım yazıyı.
dr-strange-2-incelemesi
• Öncelikle beklentimizi mcu’nun şuana kadarki en karanlık ve farklı filmini izlemiş olma konusunda karşıladığını düşünüyorum. Filmin korku sahneleri vaat edildiği gibiydi ki zaten biz Disney’in belirli bir sınırda korku ögelerine izin vereceğini biliyorduk. Raimi’nin de bu sınıra kadar çok iyi bir şekilde ilerlediğini ve yapabildiğinin en iyisini yaptığını düşünüyorum.
• Filmin açılış sahnesi çok güzel, sonunda seyirciye açıklama gereği duyulmadan bir filmi başka bir evrende başlatabilmelerine çok sevindim. Hikayenin giriş kısmının başarılı olduğunu düşünüyorum. Snap’in Strange’de bıraktığı etkilere ve yaşadığı duygusal çöküntüye şahit olduk. Karakterlerin duyguları güzel yansıtılmış bence lakin ilerleyen kısımlarda bundan yakındığım olacak.
dr-strange-2-incelemesi
• Strange’in ilk vs sahnesinde kullanılan dekorun Raimi’nin dokunuşlarıyla yapıldığı çok belli oluyor bu da harika bir nostalji yaşatmış, her an iki bina arasından Spider-Man çıkıp gelecekmiş gibi hissettim. Bu açıdan şanslı olduğumuzu düşünüyorum umarım Raimi evrende kalmaya devam eder. Strange’in vs sekanslarını övmeye burada başlayabilirim. Karakter bu açıdan çok güzel kullanılmış ve geliştirilmiş. Özellikle Evil Strange ile attığı vs şuana kadar izlediklerim arasında en iyilere yerleşti. Müzikle kombinasyonu muazzam olmuştu sahnenin. Aynı şekilde zombi Strange’i kullanarak kuralları yıkması, kötü ruhları kontrol altına almasına bayıldım. Yine de bu iki sahne de daha uzun olabilirdi, filmin genel kırıklığı size yaşattığı duyguları hep yarım bırakmasından da kaynaklı bu yüzden.
• Karakterin kullanımından bahsetmişken bu kısımda incelemelerini yapmak isterim. Filme gitmeden önce gördüğüm yorumlardan dolayı Strange’in, Natasha’nın kendi filmi olan Black Widow’da Yelena’nın gerisinde kalışı gibi harcandığını düşünmüştüm. İzledikten sonra abartıdan başka bir şey olmadığını gördüm. Strange nerf yese neyse de, ikisi de güçlü karakter, evet Strange normalde daha tecrübeli ve Wanda ile mücadele edebilir ve alt edebilir karakteri. Ama unuttuğunuz nokta, birinde lanetli bir kitap varken diğerinde yok. Birinin gözü dönmüş ve bütün etik kuralları çiğnemeye başlamışken diğeri halen hero konumunda. Zaten aylar öncesinde Wanda’nın da Strange kadar gözükeceğini söylemişlerdi bunun nedeni de antagonist olması karakterin. Hatırlarsanız Civil War da Cap’in filmiydi ama Tony ile beraber paylaşmışlardı çünkü konu ikisinin ters düşmesiydi. Burada da aynısının daha beter hali var. İkisi de güçlerinin doruklarına çıktı, bu çok harika bir durumdu. İkisinin sorunlarına da çok güzel değinilmişti. Filmdeki çatışmalar bu duygusal savaşlar üzerine kurulmuş, Strange’de Christine, Wanda’da ikizleri gördük. İkisi de bu kişileri kaybettiği zaman aklını kaçırıyor ve filmin sonunda ikisi de bu zayıflıktan vazgeçerek gelişim sağlıyor. Harcanan Strange bu muydu gerçekten… Bir de 60 yıllık karakter olan Wanda’nın sjw kitlesine hizmet ettiğini söyleyenler olmuştu, karakter kadın ve güçlü diye sanırım sjw etiketi, bence gerçekten saçma. Wanda konusunda yapacağım tek eleştiri şu olacak: her ne kadar ben kendisini antagonist olarak izlemeyi sevsem de, bu kötülüğün arkasında çok daha büyük kötü bir güç çıkmalıydı. Çünkü gözü dönmüş Wanda konseptini WandaVision’da da görmüştük zaten.
dr-strange-2-scarlet-witch
• Bu maddenin ardından incelemek istediğim diğer husus da duyguların fazla odak noktası olması. Ben Wanda’nın bir süre sonra güç bağımlısı olmasını isterdim. Mesela “Başka evrenlerde tedavi bulabilmek için Chavez’in güçlerini almalıyım” gibi bir cümledense “Oğullarıma sonsuz evrenler vaat etmek istiyorum” gibi daha güç arzusu barındıran bir cümle kurabilirdi. Tabii bu benim kişisel fikrim sadece.
• Karakterleri America Chavez’i konuşmadan bitirmek istemiyorum, gerçekten şüphelerim vardı üzerinde ama aşırı tatlı bir karakter olmuş. Sinir bozan velet karakterlerden değil, rol de çalmamış gücü de dengeli. Yeni phase’de evrene dahil olan karakterler arasında daha önce Yelena Belova, Kate Bishop ve Sylvie karakterlerinden hiç hoşlanmamıştım. America’nın da böyle çıkma ihtimali beni korkutmuştu, neyse ki sevdiğim bir karakter oldu.
dr-strange-2-amerika
• Şimdi filmde en çok sinir olduğum kısma gelelim: Illuminati. Tamam bu karakterler varyant, ölmüş olsalar bile bir başka varyant veya varyantlarını kesin göreceğiz zaten. Ama böyle potansiyel sahibi bir filmde ve sahnede, bu karakterlerin hakkı neden verilmedi? Peggy Carter, Scarlet Witch ile dakikalarca mücadele edebilirken Black Bolt’un kafasını ezmek neden? Ölümler çok brutaldı, çok kaliteliydi bu konuda haklarını verelim. Ama Wanda’nın zihninde Prof X ve Scarlet Witch’in mücadele ettiğini görebilecekken bu potansiyel neden harcandı? Peggy, her darbeye dayanırken Cap Marvel’ın heykel altında ezilmesi neden? John Krasinski’nin hakkı bu sahne miydi gerçekten… Eğer kesilen sahnenin bir kısmı buradansa ki muhtemelen buradan, eleştirilerim sertleşecek…
• Filmin isminin hakkını vermediğini söyleyenler de çok oldu. Katılıyorum. Filmin reklam süreci, trailerlar teaserlar ve filmin ismi çok daha büyük bir olay vaat ediyordu ancak şunu da söylemek isterim ki bu aynı zamanda bir karakterin devam filmi. Ana karakterin ve kötü karakterin üzerine odaklanmaları çok normal bence. Zaten phase’in başındayız ve ileride daha da çok göreceğiz multiverse konseptini.
• Cameo konusundaki serzenişlerin de bir kısmına katılıyorum. Elbette bu filmde Wolverine, SM (Tobey), Quicksilver ve hatta Blade gibi karakterleri beklemek saçmalıktı. Tüm sevilen karakterleri aynı filmde göstermek gibi bir mantıksızlığı kimse yapmaz. Ayrıca Spider-Man multiverse konseptini daha yeni keşfettiği için filmde olmasının mantıksız olacağını düşündüğümü de daha önceden söylemiştim. Asıl kızdığım cameo muhabbeti elbette ki Tom Cruise. Ultronlar varken Iron Man’in olmamasını kabul edemem ben. Ayrıca Superior Iron Man üzerinden tweet bile atarak promosunu yapmışken ve çıkıp da olmayacak dememişken bu konunun üzerine bu kadar kolay yatamazlar. Eksikliği hissediliyordu karakterin. Kesinlikle olmalıydı, 3 4 dakika oynamam demişse 20 25 dakikalık sahne yazsaydınız. Niye ultronlar vardı o zaman diye sorarlar o zaman. En azından adı geçseydi bari…
• Filmde ayrı ayrı hoşuma giden diyalog ve sahneler çok oldu. Ben bazı filmleri çok boş show kesme sahneleri var hiçbir ağırlığı yok diye eleştiririm, bu filmde o yoktu. Strange’in balkondan atlamasından tut Chavez’in açtığı portallara, oradan Wanda’nın havada süzülüşlerine kadar her aksiyon sahnesinin hakkı verilmişti. Diyalog olarak da Strange’in Wanda’ya “çocuklarını büyüyle yarattın” demesinin ardından Wanda’nın “her anne öyle yapmaz mı” şeklinde cevap vermesine özellikle hayran kaldım.
• Danny Elfman’ı ve Sam Raimi’yi tebrik ediyorum, yine mükemmel bir işbirliği sergilediler. Zaten fark ettiyseniz tüm olumsuz eleştirilerim senaryo ve senarist üzerine oldu. Bazı kısımlar akıp gitmişti ama bazılarında da Loki’nin senaristinin dokunuşları çok belliydi. Keşke böyle sağlam bir yönetmene daha kaliteli bir senaryo verilseymiş. Bakın iyi demiyorum, daha kaliteli diyorum çünkü ben hazırdaki senaryoyu da güzel buldum. Elbette Raimi de müdahale edebilirdi tabii, kendisi zaten kötü ya da yetersiz olmuşsa kabullenen bir yönetmen, eminim ki ilerleyen günlerde film üzerine açıklamalar yaparak aydınlatacaktır bizi.
• Sonuç olarak; film Infinity War’un yanındaki yerini alabilecekken bu saydığım hatalar ve eksikler yüzünde onun altında kalmış. Kötü mü? Hayır, değil. Peki ya iyi mi? Evet iyi. Ama bu mükemmel olması gereken bir filmdi. Çünkü hem ismi çok şey vaat ediyor, hem de yönetmeni çok kaliteli. Filmin güzel yönlerinin konuşulması taraftarıyım, başarılı noktalar varsa göz ardı edilmemeli. Ancak böyle büyük bir event filmini eleştirmeliyiz ki hak ettiğimizi görelim.
• Doctor Strange in The Multiverse of Madness, kaliteli çekim açılarına sahip bir film oldu. En önemlisi de Marvel sinematik evreninin artık karanlık tonlara sahip olması gereken filmlerde, Disney’in izin verdiği müddetçe korkunçlaşabileceğini gösterdi. Umarım ki filmin hak ettiği olumlu daha da önemlisi olumsuz eleştiriler yerli yerinde olur ve seyirciler olarak artık sesimizi şirketlere duyurabilir ve ileride potansiyelinin hakkını veren filmleri izlemeye devam edebiliriz.
dr-strange-2-incelemesi
Puanına gelirsek, 7 ve 7.5 arası bir puan bu film için ideal olacaktır. Yönetmeni Sam Raimi yerine yetersiz ve başarısız birisi olsa ve çekimler de kötü olsaydı bu puan 6’ya düşerdi, bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

The post Doctor Strange in the Multiverse of Madness İncelemesi appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/doctor-strange-in-the-multiverse-of-madness-incelemesi/feed/ 0
Tolkien’in Kısa Hikayesi: Yaprak Çizen Niggle https://tuyann.com/tolkienin-kisa-hikayesi-yaprak-cizen-niggle/ https://tuyann.com/tolkienin-kisa-hikayesi-yaprak-cizen-niggle/#comments Sun, 09 May 2021 15:14:03 +0000 https://tuyann.com/?p=4668 Tolkien’in Yüzüklerin Efendisini tamamlamasına ve yayınlamasına yardım eden kısa hikayesi: Yaprak Çizen Niggle Günümüzde Yüzüklerin Efendisi serisini duymayan, okumayan veya izlemeyen kişi sayısı yok denecek kadar azdır. Edebiyat ve sinemayla ilgilenen herkes bu serinin her iki alan için de ne kadar önemli olduğunu kavramıştır. Sizlere bu yazımda, oluşturulması ve yazılması Tolkien’in yıllarını alan Yüzüklerin Efendisi […]

The post Tolkien’in Kısa Hikayesi: Yaprak Çizen Niggle appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Tolkien’in Yüzüklerin Efendisini tamamlamasına ve yayınlamasına yardım eden kısa hikayesi: Yaprak Çizen Niggle

Günümüzde Yüzüklerin Efendisi serisini duymayan, okumayan veya izlemeyen kişi sayısı yok denecek kadar azdır. Edebiyat ve sinemayla ilgilenen herkes bu serinin her iki alan için de ne kadar önemli olduğunu kavramıştır.

Sizlere bu yazımda, oluşturulması ve yazılması Tolkien’in yıllarını alan Yüzüklerin Efendisi serisinden Hobbit kitabının basımından bir yıl sonra, yazar tarafından kaleme alınan “Yaprak Çizen Niggle” adlı kısa hikayeyi anlatmak istiyorum.

Yüzüklerin Efendisi yazarı J.R.R Tolkien’in asıl mesleği dilbilimcilikti. Bu yüzden eserinin yapım aşamasında çevresindeki insanlar tarafından “Bir dilbilimci nasıl masal yazabilir ki?” şeklinde sık sık eleştirilmiştir. Zaten halihazırda yazabileceğinin en iyisini yazmak isteyen Tolkien bu eleştiriler sonucunda kendisini daha da fazla zorlayarak kitabın yazım aşamasını uzatmış ve en iyisini yazmak istemiştir.

Nasıl romanlar yazarın hayatını ve duygularını yansıtabiliyorsa, kısa hikayeler de hayatlarını ve duygularını yansıtabilmenin kısa bir yoludur yazarlar için. Yaprak Çizen Niggle hikayesi de Tolkien’in yazarlık hayatının özel hayatını nasıl etkilediğini yansıtmasının bir yoluydu. Tolkien’in “Bir sabah uyandım ve yazdım” dediği, en kolay ve zorlanmadan yazdığı hikaye olduğunu söylediği “Yaprak Çizen Niggle”, aslında Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’dir. Bu noktada Tolkien’in oynadığı kelime oyunundan bahsetmek isterim; Niggle isminin anlamı aslında kılıkırkyarmaktır, yani çok uğraşmak, çok çabalamak. Hikayede Niggle adında, sanattan anlamayan bir toplumda yaşayan bir adam anlatılıyor. Niggle, kocaman, kusursuz bir ağaç  resmi çizmeye çalışıyordur, tıpkı Tolkien’in kendi kusursuzu olan kitabını yazması gibi. Tek bir yapraktan başlayarak bütün bir ağacı çizecek ve bütün yapraklar birbirlerine benzeyecek, hepsi aynı ve güzel olacak, hedef, budur. Niggle bu resme o kadar odaklanmıştır ki, hayatını yaşamayı unutmuştur. Ayrıntılar ayrıntıları doğuruyordur ve Niggle eserini asla beğenmiyor, istediği gibi olmadığını düşünüyordur. Bu noktada serinin ve yazarın fanatikleri olan okurlarımızın aklına Gondor’un Beyaz Ağacının geldiğine neredeyse eminim. Tolkien her ne kadar sembolizm ve alegori kullanmadığını söylese de aslında bir edebiyat öğrencisi olarak ben, okuduğum bu hikayede birçok sembol gördüm.

Niggle bir yandan eseriyle uğraşırken diğer yandan hasta eşine bakmakla yükümlü. Onu gerçek hayata bağlayan bir diğer figür ise arkadaşı Parish. Niggle hikayenin bazı kısımlarında eserini bitiremediğinde onları oyaladıkları için bu figürlere kızıyor hatta, ancak bir noktadan sonra kendisini suçlamaya başlayacak. Ne yazık ki hikayenin bir noktasında o da eşinin hastalığına yakalanıyor ve bir yolculuğa çıkıyor. Bilbo’nun yolculuğu maceraya doğruyken, Niggle’ın yolculuğu ise ölüme doğru ne yazık ki. Karakterimizin ölüme doğru yürüdüğünü, bir dağın arkasından geçtiğinde ve çobanla karşılaştığında anlıyoruz. İngiliz Edebiyatı sembollerinin yapıtaşlarından biri çobandır ve çoban da peygamberleri İsa’yı sembolize eder. İsa, onu Tanrıya götürmek için beklemektedir, Niggle’ın yolculuğu bitmiştir ve geride güzel bir eser bırakmıştır.

Tolkien’in kullandığı bir diğer dini öge ise mükemmelin Tanrıya mahsus olduğudur. Mükemmel olan tanrıdır, mükemmel olan ağacın kendisidir çünkü ağaç Tanrının eseridir,Tanrının kulu Niggle’ın resmi sadece kusursuza yakın olabilir. Elbette bu kısım okuyucunun yorumuna göre değişir ancak yazarın kullandığı ögeler böyle yorumlar yapmaya oldukça müsaittir.

Niggle’ın hikayesi ölümüyle biter, artık kusursuzluğun bulunabildiği Cennete ulaşmıştır. Bir sabah uyanıp bir anda yazdığı bu zannımca güzel ve ilgi çekici hikaye, Tolkien’in evrenini tam anlamıyla bitirmesine ve yaptığı işten tamamen emin olmasına sebep olmuştur. Niggle’ı gerçek hayata bağlayan eşi ve arkadaşı Parish’tir, tıpkı Tolkien’i gerçek hayata bağlayan kişilerin ailesi ve dostları olması gibi. Niggle’ın aksine Tolkien, ölüm yolculuğuna çıkmadan önce eserini tamamlamıştır ve Niggle kusursuz bir şeyin ölümlü dünyada olmadığını son nefesinde anlarken Tolkien neyse ki çok daha önce anlamış ve edebiyatın en önemli eserlerinden biri olan Yüzüklerin Efendisini okurlarına sunmuştur.

Okurları bu güzel eserle tanıştırdığı ve iç dünyasını Niggle’ın hayatı üzerinden bizimle paylaştığı için bu başarılı ve yetenekli yazara ne kadar teşekkür etsek az. Umarım incelememi beğenmişsinizdir ve size faydalı olmuştur. Görüşmek üzere 😊))

The post Tolkien’in Kısa Hikayesi: Yaprak Çizen Niggle appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/tolkienin-kisa-hikayesi-yaprak-cizen-niggle/feed/ 1
Black Widow Filmi Ertelendi https://tuyann.com/black-widow-filmi-ertelendi/ https://tuyann.com/black-widow-filmi-ertelendi/#respond Tue, 17 Mar 2020 18:11:53 +0000 https://tuyann.com/?p=2684 Black Widow Filmi Ertelendi Coronavirus sebebiyle ertelenen film ve dizilere bir yenisi eklendi. Geçtiğimiz hafta yapılan toplantılarında Black Widow hakkında bir karar almayan Marvel’ın son ve net kararı filmi 1 Mayıs’ta yayınlamamak oldu. Başrollerinde Scarlett Johansson, Florence Pugh, David Harbour ve Rachel Weisz’in olduğu Marvel hayranlarının uzun süredir Rus Casusu Natasha Romanoff’un solo filminin bu […]

The post Black Widow Filmi Ertelendi appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
  • Black Widow Filmi Ertelendi
  • Coronavirus sebebiyle ertelenen film ve dizilere bir yenisi eklendi.

    Geçtiğimiz hafta yapılan toplantılarında Black Widow hakkında bir karar almayan Marvel’ın son ve net kararı filmi 1 Mayıs’ta yayınlamamak oldu.

    Black Widow Filmi ErtelendiBaşrollerinde Scarlett Johansson, Florence Pugh, David Harbour ve Rachel Weisz’in olduğu Marvel hayranlarının uzun süredir Rus Casusu Natasha Romanoff’un solo filminin bu sene 1 Mayıs’ta vizyona girmesi bekleniyordu. Ancak Çin’de yayılmaya başlayıp şuanda da Avrupa’yı merkez alan küresel hastalık coronavirus sebebiyle filmi erteleme kararı aldılar.

    Hızl vve Öfkeli, Mulan gibi yapımların vizyon tarihinin ertelenmesinin ardından Black Widow’un ertelenip ertelenmeyeceği büyük merak konusuydu. Bugün cevap verilmiş oldu. 

    Civi War ve Infinity War filmleri arasında ne olduğunu izleyeceğimiz filmin asıl vizyon tarihi ise netleştirilmedi. Önümüzdeki günlerde hangi güne ertelendiğinin açıklanılması bekleniyor. 

    Yine önümüzdeki günlerde daha hangi filmlerin erteleceği de merak konusu. 

    The post Black Widow Filmi Ertelendi appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/black-widow-filmi-ertelendi/feed/ 0
    Film İncelemesi: Little Women | Küçük Kadınlar https://tuyann.com/film-incelemesi-little-women-kucuk-kadinlar/ https://tuyann.com/film-incelemesi-little-women-kucuk-kadinlar/#respond Sun, 15 Mar 2020 18:16:42 +0000 https://tuyann.com/?p=2621 L-oBu yazımda sizlere bu yıl 6 dalda Oscar adayı olmuş Greta Gerwig tarafından yönetilen Little Women yani Küçük Kadınlar filminden bahsedeceğim. Film, Louisa May Alcott adlı Amerikan yazarın aynı adla yazdığı kitabın bir uyarlanması aslında. Kitabı okumadığım için uyarlamanın kalitesi açısından değerlendiremeyeceğim ama filmin bana hissettirdikleriyle size önersem gayet yeterli olur. Little Women bir dram […]

    The post Film İncelemesi: Little Women | Küçük Kadınlar appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
  • L-oBu yazımda sizlere bu yıl 6 dalda Oscar adayı olmuş Greta Gerwig tarafından yönetilen Little Women yani Küçük Kadınlar filminden bahsedeceğim. Film, Louisa May Alcott adlı Amerikan yazarın aynı adla yazdığı kitabın bir uyarlanması aslında. Kitabı okumadığım için uyarlamanın kalitesi açısından değerlendiremeyeceğim ama filmin bana hissettirdikleriyle size önersem gayet yeterli olur.
  • Little Women bir dram ve dönem filmi. Film, babalarının onlara hitap ettiği şekilde Küçük Kadınlar olarak bilinen dört March kız kardeşin, özellikle ikinci kız kardeş olan Jo’nun hikayesini anlatıyor.

    Önce filmin kadrosundan ve karakterlerden bahsedelim. 

     

    Karakterler ve Oyuncular

    Film İncelemesi: Little Women | Küçük Kadınlar

    Başrolde yirmi altı yaşındaki genç oyuncu Saoirse Ronan var. Ronan bu karakteriyle Oscar adayı da olmuştu hatta. Oyunculuğu gerçekten etkileyiciydi ve filmde donuk bulduğum bazı oyuncuların aksine gerçekten iyi bir iş çıkarmış ve karakterin gelgitlerini çok güzel yansıtmış. Karakteri Jo’ya bazen sinir olurken bazen de çok sevdim. Jo, Meg’den sonraki en büyük kız kardeş. Hayattaki en büyük gayesi bir yazar olmak, kısa hikayeler yazıp gazeteye satıyor ve üzerinde çalıştığı bir kitap da var, film genel olarak onun hayallerini ve çevresindeki insanlarla olan ilişkisini baz alıyor.

    Film Önerileri: Little Women | Küçük Kadınlar

    Ve yine son zamanlardaki başarılı bir şekilde kariyerini geliştiren Timothée Chalamet, March ailesinin evinin yakınında bir köşkte yaşayan zengin çocuk Laurie’yi canlandırıyor. Laurie biraz haylaz bir karakter, tıpkı Jo gibi. İkili filmin başlarında tanışıp kısa sürede arkadaş oluyorlar. İkisi de çılgın karakterleri olan, yaramaz ve hayatın tadını çıkarmayı seven eğlenceli tipler. En sevdiğim oyunculardan olan Chalamet bu karakteri canlandırdığı için ben epey umutluydum ve karakterini de, her zaman olduğu gibi oyunculuğunu da çok sevdim.

    Midsommar filmi ve Black Widow’daki Yelena Belova karakteri ile gündeme gelen genç oyuncu Florence Pugh ise March kardeşlerin üçüncüsü olan Amy karakterini canlandırıyor. Florence’ı her ne kadar sevsem de Amy karakterini pek sevmediğimi söylemek isterim. Hayattaki genel amacı bir ressam olmak olan Amy, fazlasıyla şımarık bir karakter. Ben kendisini oyuncusuna rağmen sevemedim ama karakteri öyle güzel yansıtmış ki Florence’ı bu karakter sayesinde daha çok sevdim. Siz belki seversiniz, izledikten sonra yorumlarınızı beklerim.

    Timothée Chalamet

    March kardeşlerden en büyüğü olan Meg’i biricik Hermione Granger’ımız Emma Watson canlandırıyor. Meg oldukça duygusal ve anne vari bir yapıya sahip. Kız kardeşlerden en sorumluluk sahibi olanı, oldukça da duygusal. Bu duygusallığından mıdır bilmem, ben kendisini her ne kadar çok sevsem de Emma’nın oyunculuğunu çok donuk buldum. Belki de Florence ve Saorse’nin gölgesinde kaldığı içindir.

    En küçük March kardeşi Beth’i ise Eliza Scanlen canlandırıyor. Beth de sevdiğim karakterlerden biri oldu, oldukça duygusal bir yapıya sahipti. Eliza da karakterini güzel yansıtmıştı.

    Film Önerisi: Little Women | Küçük Kadınlar

    Filmin oyuncu kadrosunda usta oyuncu Meryl Streep ve bu sene En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar alan Laura Dern de bulunuyor. Laura kızların annesini canlandırırken Streep ise halalarını canlandırıyor. Laura’nın oyunculuğunu donuk bulurken Meryl Streep’in oyunculuğunu yine çok beğendim.

    Filmin ana karakterleri ve başrol oyuncuları bu şekilde. Bazı eleştirmenlerin fikri karakterlerin derin olmadığı yönünde olsa da ben karakterlerin yazılışlarını gayet iyi buldum, yalnızca yukarıda yazdığım donuk oyuncular dram filmine uyum sağlayamamış ve bu da karakterlerini de donuk göstermiş. Şimdi biraz da konudan bahsedelim.

    Film Önerisi: Little Women | Küçük Kadınlar

    Filmin Konusu

    Little Women aslında Jo March’ın hikayesini anlatıyor bize. Bunun yanında da kız kardeşlerinin kendisiyle bağlı olan yaşamından kesitler sunarak kendi kendini pekiştiriyor film.

    Aslında filmde izlediğimiz her şey, Jo’nun yazdığı Little Women kitabında dönen olaylar. March ailesinin babası savaşta, Jo ise babasının yokluğunda ailesinin geçimi için yazdığı kısa hikayeleri gazeteye satıyor. Kendi hayal dünyasından çıkanlar başta pek beğenilmiyor, sonra zamanla alışıyor okurları. Her filmin muhtemel vazgeçilmezi olay aşk hikayemiz de var tabii filmde, hatta bir aşk üçgenimiz bile var. Jo’nun en yakın arkadaşı Laurie ona ilk gördüğü andan beri aşık ki bunu fark etmemek imkansız olurdu. Filmin aşk üçgeni ise ilerleyen dakikalarda ortaya çıkıyor ve Jo’nun sadece arkadaş olarak gördüğü Laurie’ye Amy’nin aşık olduğunu da anlıyoruz.

    Dönem kitap ve filmleri bize sık sık kadının toplumdaki konumunu da yansıtır. Buna, sizlerle daha sonra inceleyeceğim Gurur ve Önyargı kitabında örnek göstereceğim ancak şimdi Little Women’a odaklanalım. Film boyunca kızlarımız romantik bir dünyada, özellikle Amy. O dönemde toplumda bir kadının hayatta kalmak ve yaşayabilmek için zengin bir adamla evlenmek olduğunu bu filmde tekrar görüyoruz. Hatta naif mi naif Meg’imiz durumu pek de iyi olmayan bir adama aşık oluyor ve March Haladan miras kalana kadar epey zor bir hayat geçiriyor. 

    Konu bölümüzü kısaca kapamak gerekirse; Little Women 1868 Amerika’sında sıradan hayatlar yaşayan dört kız kardeşin yer yer dram yer yer mutlulukla geçen hayatlarını anlatıyor ve izlenmesi kesinlikle eğlenceli olan bir film. Şimdi bazı küçük ayrıntılardan bahsedelim.

    Film Önerisi: Little Women | Küçük Kadınlar

    Ayrıntılar

    Film iki ayrı zaman çizelgesinde geçiyor. Biri karakterlerin ergenlik yıllarını ele alırken diğeri yedi yıl sonrasını ele alıyor. Bu ayrı zaman çizelgeleri filmi daha da ilgi çekici yapmış. Farklı yıllarda geçen olayların sahne geçişleri oldukça başarılı. 

    İlk zaman çizelgesinde ikinci zaman çizelgesinin nasıl oluştuğunu izliyoruz. Greta Gerwig bize karakterleri öyle bir tanıtıyor ki iki saatlik filme dolu dolu sığıyor. Film aynı zamanda dönem filmi olarak da oldukça başarılı. Kostümler Oscarlık oldukları kadar varlar, dönemi çok iyi yansıtıyorlar ve aynı zamanda oyunculara uyarken karakterlere de tam oturuyorlar.

    Filmin müzikleri ve Gerwig’in çekim açıları da oldukça sevimliydi, daha önceden birlikte rol almış oyuncuları da bir araya getirerek oyuncu kimyasını kısa sürede kurmuş, karakterlere oturan oyuncu seçimleri de gayet başarılı.

    Filmin bana göre tek kötü yönü (spoiler) Laurie’nin Amy ile evlenmesiydi. Hem de Jo tam ona aşık olduğunu fark etmişken. Senaryodaki tek hata bana göre buydu.

    Kısacası eğer amacınız konusuna bakmadan bir dram filmi izlemekse, Little Women kesinlikle seçeneklerinizden biri olmalı.

     

     

    The post Film İncelemesi: Little Women | Küçük Kadınlar appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/film-incelemesi-little-women-kucuk-kadinlar/feed/ 0
    Frozen 2 Film İncelemesi https://tuyann.com/frozen-2-film-incelemesi/ https://tuyann.com/frozen-2-film-incelemesi/#respond Sat, 14 Mar 2020 10:48:10 +0000 https://tuyann.com/?p=2606     Bu yazımızda Disney’in popüler filmlerinden olan Frozen’ın ikinci filmini inceleyeceğiz. Herkesin yavaş ve aksiyonunu düşük bulduğu bir film olan Frozen 2 beni epey cezbetti. İlk filme göre daha olgun bir hikayeye sahip. Sinema salonunda bazı çocukların sıkıldığını ama özellikle müzikal seven yetişkinlerin filmden epey keyif aldığını da söylemem gerek. Filmin Konusu Film, iki […]

    The post Frozen 2 Film İncelemesi appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
     

     

    Bu yazımızda Disney’in popüler filmlerinden olan Frozen’ın ikinci filmini inceleyeceğiz. Herkesin yavaş ve aksiyonunu düşük bulduğu bir film olan Frozen 2 beni epey cezbetti. İlk filme göre daha olgun bir hikayeye sahip. Sinema salonunda bazı çocukların sıkıldığını ama özellikle müzikal seven yetişkinlerin filmden epey keyif aldığını da söylemem gerek.

    Filmin Konusu

    Film, iki kız kardeş olan Elsa ve Anna’nın hikayesinin devamını ele alıyor. Filmde Olaf’ın komik bir şekilde özetlediği gibi ilk filmi özetlemek gerekirse; ilk filmde kardeşleri ve karakterleri tanımış, Elsa’nın güçlerini öğrenmiş, kız kardeşlerin birbirlerini kurtarmasını izlemiştik. O tatlı sona rağmen karakterler de dahil olmak üzere hepimiz Elsa’nın güçlerinin kaynağını merak ediyorduk. Bu film bize bir cevap niteliğinde oldu ve gerçekleri öğrendik. Ancak sizlere spoiler olmaması açısından ben bunu söylemeyeceğim.

    Film Elsa ve Anna’nın ailesi ile yaşadıkları bir flashbackle başlıyor ve bu anıda babaları kızlarına Büyülü Orman Hikayesini anlatıyor, anlatılan bu hikayede Büyülü Orman halkının ve Arendelle’in geçmişte çatıştığını öğreniyoruz. Ardından anne Iduna , Evan Rachel Wood’un sesiyle kızlarına bir ninni okuyor. Bu noktada filmin müziklerini övmeye başlayabiliriz. ‘ All is Found ‘ adlı bu ninnide filme dair fazlasıyla öngörü var. Bunları da izledikçe anlayacaksınız.

    Filmin asıl geçtiği tarihe döndüğümüzde Elsa’nın bir ses duyduğunu görüyoruz ve maceramız Elsa’nın bu sese cevap vermesiyle başlıyor. 

    Frozen 2 Film İncelemesi

    Fragmandan da anlaşıldığı üzere Arendelle bir lanetin etkisinde kalıyor ve bu laneti kaldırmanın yolu geçmişin sırlarını öğrenmek. Kız kardeşlerle birlikte biz de geçmişi öğrenmeye başlıyoruz. Ve nihayet Büyülü Ormanı buluyorlar. Burada dikkat etmemiz gereken nokta dört ayrı doğa ruhunun olduğu, film boyuncaysa beşinci ruhu arayarak cevapları bulup Arendelle’i kurtarmaya çalışıyorlar. 

    Şimdi biraz da karakterlerimizin ruh hallerinden ve yeni karakterlerden bahsedelim. 

    Asıl ve Yeni Karakterler Hakkında

    Önceki filmde kişiliğini öğrenemediğimiz için Elsa karakteri epey eleştiri almıştı. Yaşadıklarından sonra epey soğuklaşmış ve donuklaşmış bir karakterdi Elsa. İlk Frozen filminden birkaç yıl sonra geçen bu devam filminde ise Elsa’nın çekingen kişiliğine devam ettiğini görüyoruz ve bu şekilde zaten kişiliğinin böyle olduğunu anlıyoruz. Buna rağmen kişiliğini Anna’nın kişiliği gibi net çözebilmiş değiliz, ancak film devam ettikçe Elsa’nın kendisini aradığını ve bu sayede huzur bulmaya başladığını görerek Elsa karakterini daha çok benimsiyoruz.

    Artık büyüyen ve olgunlaşan Kristoff ve Anna ise ilişkilerine devam ediyorlar, hatta Kristoff artık Anna’ya evlilik teklif etmeyi planlıyor. Ancak Anna küçük kız kardeş olmasına rağmen ablasının sorumluluğunu öylesine sırtlanmaya çalışıyor ki Kristoff’un bu çabalarını fark etmiyor bile. Film boyunca Kristoff’un Anna’ya kırgınlığını izliyoruz ancak mükemmel bir şekilde bunu asla belli etmiyor, Anna ise yavaş yavaş bunu fark ediyor. Bu ikilinin sahneleri arasında filmde en sevdiğim sahne kırık kalbine rağmen Anna yardım için geldiğinde Kristoff’un ‘Buradayım, neye ihtiyacın var?’ demesiydi. Bence Disney’in en olgun çifti Kristoff ve Anna oldu bu sahnede.

    Olgunlaşan tek karakter onlar değil elbet, sevimli mi sevimli Olaf’ımız ise artık büyümenin sırlarını anlamaya çalışıyor. Filmin asla değişmeyen, en güzel parçalarından biri de Olaf’ın sahneleri hiç şüphesiz. Olaf her zaman olduğu gibi bu devam filminde de ana karakterlerimize epey yardım ediyor. Büyüdükçe kendisini bilgi olarak da geliştiren Olaf çok önemli bilgiler de veriyor hatta. Geyik Sven de aynı şekilde Kristoff’un duygusal olarak da her zaman yanında olarak en yakın dostlarına yardım ediyor ve bu sayede en sevdiğim sidekick karakterlerden olmayı sürdürüyor. 

    Frozen 2 Film İncelemesi

    İlk filmde çok az gördüğümüz Kral Agnarr ve Kraliçe Iduna’dan bahsedelim. Filmde tek öğrendiğimiz geçmişin sırları ve Elsa’nın kim olduğu değil elbette, aynı zamanda Iduna ve Agnarr’ın nasıl tanıştıklarını, birbirlerine nasıl aşık olduklarını ve Iduna’nın geçmişini öğreniyoruz. 

    Filmin en sevilen karakterlerinden biri de Üsteğmen Mattias oluyor. Arendelle’in sadık askerlerinden biri olan Mattias ile Büyülü Orman’da tanışıyoruz. Eskiden çok sadık olduğu Agnarr’a olan sadakatini Elsa ve Anna’ya da gösteriyor ve film boyunca en önemli yerlerde kızlara yardım ediyor. Hem ciddi hem duygusal hem de sadık bir karakter olan Mattias’ı ben de çok sevdim.

    Yelana, Ryder ve Honeymaren gibi Büyülü Orman insanlarıyla da tanışıyoruz. Halkın lideri olan Yelana bilgili ve önderliği harika olan bir kadın. Ryder ise tıpkı Kristoff gibi geyiklerle dostluk kuran çılgın bir çocuk, kısa sürede Kristoff’la da arkadaş oluyorlar. Honeymaren ise Büyülü Orman sahnelerinde öne çıkan üyelerden. 

    Gale adlı karakterimiz ise Hava Ruhunun ta kendisi! Görünür bir ruhu olmayan Gale’e bu ismi karakterlerimiz veriyor.

    Benim yeni karakterterlerden en sevdiklerim ise Bruni ve Nokk. Küçük sevimli hayvan Bruni, Elsa’yla etkileşime geçer geçmez onunla çok iyi anlaşıyor ve nereye gitse peşinden geliyor, ayrıca Elsa’nın kar tanelerini de çok seviyor. Nokk ise Su Ruhu olan sudan bir at, filmin ilerleyen sahnelerinde Elsa’nın arkadaşı haline geliyor ve Elsa onu ehlileştiriyor.

    Frozen 2 Film İncelemesi

    Müzikler 

    Frozen ile ilgili en sevdiğim olay müzikal olması ve karakterlerin sesleri harika olan Broadway oyuncuları tarafından seslendirilmesi, karakterlerin seslendirmeleri şu şekilde;

    Elsa: Idina Menzel

    Anna: Kristen Belle

    Olaf: Josh Gad

    Kristoff: Jonathan Groff

    Kraliçe Iduna: Evan Rachel Wood

    Film boyunca şarkı söyleyen karakterlerimiz işte bu oyuncular tarafından seslendiriliyor. Şimdi en dikkat çekici üç şarkıdan konuşalım.

    Film içinde en sevdiğim şarkılardan olan Into The Unknown şarkısı Elsa’dan onu çağıran sese gidiyor. Idina Menzel ilk filmdeki Let it Go performansından bile harika bir iş çıkarmış bu sahnede. Aynı şarkı Oscar’da da aday olmuştu ancak ödül Elton John’a gitti. Elton gibi bir isim olmasa eminim Frozen 2 bu şarkıdan bir Oscar alırdı.

    Jonathan Groff’un yani Kristoff’un söylediği Lost In The Woods şarkısında Queen’in Bohemian Rhapsody’sinden esinlenilmiş. Bu şarkıda Kristoff Anna’sız bir hayatın nasıl olduğundan bahsediyor. Uzun yıllar boyunca hep bir kadının erkeğe şarkı söylediği Disney evreninde bir ilk yaşanmış ve bu kez bir erkeğin duygularını dışa vurmasının kötü olmadığı gösterilmiş ve Kristoff hislerini şarkıyla aktarmış. İlk filmde en çok yakındığım konu Groff’un şarkısının olmamasıydı, yani bu dikkat çekici şarkı beni nasıl mutlu etti tahmin edebilirsiniz.

    Üçüncü ve en güzeli, Elsa’nın gerçekleri öğrendiği an söylediği Show Yourself şarkısıydı. Elsa bu şarkısıyla kendisine seslenen sese çık ortaya derken kendisini de geçmişin sırlarını da buluyor aynı zamanda. Büyüleyici bir sahne ve büyüleyici bir şarkıydı.

    Frozen 2 Film İncelemesi

    Frozen 2’nin Disney’in en iyi animasyon filmlerinden olduğunu söylemek isterim. Birçok insan ilk filmi tercih etse de ben müziklerin daha güzel olması, sahnelerin ve görüntünün verdiği mükemmel hissin, konunun ve filmin daha olgun oluşunun verdiği düşüncelerle bu filmi ilk filme tercih ediyorum. Aileyle izlenecek güzel ve duygusal bir film, ben gözyaşlarımı zor tuttum zaten.

    Umarım izlediğimiz her Disney animasyonu bu kadar güzel olmaya devam eder…

     

    The post Frozen 2 Film İncelemesi appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/frozen-2-film-incelemesi/feed/ 0
    Cinderella’nın Gerçek Yüzü https://tuyann.com/cinderellanin-gercek-yuzu/ https://tuyann.com/cinderellanin-gercek-yuzu/#respond Tue, 03 Mar 2020 12:41:56 +0000 https://tuyann.com/?p=2546 Bazen tanıdığımızı sandığımız insanların tamamen farklı olduklarını sonradan anlayabiliriz. Ya onlar kendilerini yanlış yansıtırlar, ya saman altından su yürütürler, ya da bir aracı olur ve bu kimseler bize güzel his ve ilham versin diye onları farklı anlatırlar. Arkadaşlarınız sizi hayal kırıklığına uğratabilir, bazen de aileniz. Bense çok sevdiğim bir masal karakteri tarafından hayal kırıklığına uğratıldım. […]

    The post Cinderella’nın Gerçek Yüzü appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    Bazen tanıdığımızı sandığımız insanların tamamen farklı olduklarını sonradan anlayabiliriz. Ya onlar kendilerini yanlış yansıtırlar, ya saman altından su yürütürler, ya da bir aracı olur ve bu kimseler bize güzel his ve ilham versin diye onları farklı anlatırlar.

    Arkadaşlarınız sizi hayal kırıklığına uğratabilir, bazen de aileniz. Bense çok sevdiğim bir masal karakteri tarafından hayal kırıklığına uğratıldım. Bu yazımda sizlerle iyi kalbi ve her zaman olumlu bakışıyla, bu haliyle bugün bile kalbimi ısıtan Cinderella’nın gerçekte kim olduğunu anlatacağım.

    Cinderella bu zamana dek birçok farklı yönetmen tarafından sinema perdesine uyarlandı. Bunlardan en popüleri 1950 yılında çıkan Disney yapımlı Cinderella animasyonu ve yine Disney imzalı 2015 yapımlı Cinderella filmidir. Tertemiz kalbi ile meşhur olan bu Disney prensesinin hikayesini hepimiz biliriz. Üvey annesi ve kardeşleri tarafından hor görülen Cinderella onlara karşı her zaman naziktir, evin hizmetçisi haline gelmesinden insanlara yardım etmeyi sevdiğini de anlarız. Anasız babasız öksüz yetim kızımızın hikayesinde en büyük dileği baloya gitmektir. Sersefil hayatında bir gece de olsa eğlenmek ister. Peri annesi tarafından bu dileği gerçekleştirilen Cinderella’mıza prens anında vurulur ve o gece kaçarken ayakkabısını düşüren bu tatlı mı tatlı genç kızı aramaya koyulur. Ve en sonu hepimizin bildiği gibi mutlu sondur, kavuşurlar, Cinderella üvey anne ve kardeşlerini affeder ve mutlu bir hayat sürer. Aslında bu Disney’in küçük masum çocuklar için yazdığı ilham verici senaryodur. Gelin gerçeğini inceleyelim.

    Cinderella, ünlü Grimm Kardeşlerin yazdığı bir kısa hikayedir. Bu kısa hikayeler o dönemde gençler için yazılırdı ve evlenme yaşı erken olduğu için, bizim bugün genç dediğimiz yaş 18, çocuk dediğimiz yaş 10 yaşken, o dönemde genç denilen yaş 10, çocuk denilen yaş da bunun yarısıydı. Yani Cinderella günümüzde bizim çocuk dediğimiz 10 yaş civarı insanlara hitap edip daha masum bir hal alırken, o dönemde ise bu vahşi ve korkunç hikaye 10 yaşındaki gençlere hitap ediyordu.

    İzin verirseniz hikayemizi size özetleyip incelemeye başlamadan önce, kavramları daha iyi kavrayabilmeniz adını kısa bir peri masalı tanıtımı yapayım.

    Peri Masalı: Mutlu sona sahip olan kurgulardır. Olağanüstü olaylar ele alınır, periler ve prensesler yoğunlukla kullanılır.

    Sıkıntı İçerisindeki Kız: Disney versiyonu düşünüldüğünde bu kız Cinderella’nın ta kendisidir, ana kadın karakterdir. Bir prens veya benzeri biri tarafından kurtarılmayı bekleyen, iyi kalpli karakter, hikayenin sonunda prenses veya kraliçe olacağını bildiğimiz karakterdir kısaca.

    Baştan Çıkaran Kadın: Bu kadın, hikayenin kötü kadınıdır. Tek amacı sosyal statüsünü yükseltmek, kralı, prensi veya hikayede kullanılan en soylu erkeği baştan çıkarmayı hedefleyen karakterdir. Amacı aşk değildir, tek dileği güzelliğini kullanarak o adamı baştan çıkarmaktır. Peri masallarında genellikle bu figür cadıdır veya büyü kullanan bir başka varlıktır.

    Peri Anne: Sıkıntı içerisindeki kıza yardım eden büyülü varlık.

    Kavramları tanıdığımıza göre hikayemizi anlatmaya başlayabiliriz.

    Her şey tıpkı masaldaki gibi başlıyor. Cinderella’mız annesiz bir kız ve babası da iki kızı olan bir kadınla evlenmiş. Masala göre en büyük farklarımızdan biri burada baş gösteriyor; hikaye boyunca Cinderella’nın babası yaşıyor, halbuki masal versiyonunda onun ölümünün ardından kızımız hizmetçi haline geliyordu. Cinderella ve babası birbirlerini önemsemeyen iki karakter. Hikaye anlatımında Cinderella’nın babasından asla ‘baba’ olarak bahsedilmiyor, ‘o adam’ olarak bahsediliyor. Prens ve yardımcıları geldiğinde de Cinderella’nın babasının kızlarından bahsederken onu saymadığını da önden belirtmek isterim. Disney versiyonlarında kızının üzerine titreyen baba, asıl versiyonda kızını önemsemiyor bile, çünkü kızı onu baba yerine koymuyor.

    Şimdi en önemli bilginin meydana geldiği olayı anlatalım. Hatırlarsanız masal versiyonunda Cinderella’nın babası çıktığı bir iş gezisinde ölüyordu. 2015 versiyonunda üvey kızları da dahil olmak üzere üç kızına da seyahatten ne getirmemi istersiniz diye soran baba, aynı olayı kısa hikayede de gerçekleştiriyor. Cinderella iki versiyonda da babasından, başına değen ilk dal parçasını getirmesini istiyor. Filmde bu olay daha duygusal ve masum gösterilirken kısa hikayede babası bu durumu anlamamasına rağmen yine de istediğini yapıyor ve döndüğünde başına değen ilk dal parçasını kızına veriyor.

    Dal parçasını alan Cinderella durduk yere ne oldu kızım dedirtecek biçimde koşarak annesinin mezarına gidiyor ve üzerine kapanarak ağlıyor. Ve birden toprağın üzerinde bir ‘yakışıklı’  bir fidan beliriyor. Evet fidanın tasviri yakışıklı.

    Cinderella’nın annesi hakkında bildiğimiz en büyük gerçek; annesinin her zaman kızının yanında olacağıdır. Kulağa fazla garip gelmiyor mu? “Bana ne zaman ihtiyacın olsa orada olacağım.” Ölü birine neden ihtiyaç duyulsun? Nerede olacaksın?

    Ertesi gün, prens birden evleneceğini duyuruyor ve balo davetiyesi geliyor. Tamam artık büyük sırrı açıklamanın zamanı geldi. Cinderella bir cadı! Evet ciddiyim, kızımız aslında büyü yapan bir cadı.

    İnsan hiç kuşkulanmaz mı, bu kız babasının başına dalın değeceğini nereden biliyor? Biliyor, çünkü geleceği görebiliyor ve bu sayede dalın ona gelmesi gerektiğini anlıyor. Annesi neden her zaman yanında? Çünkü canlı ve ölü iki şeyden büyü yapabilirsiniz. Cinderella’nın gözyaşları canlı, annesinin toprağı ölü ve sonucunda da yakışıklı bir ağaç fidanı doğuyor. Bu fidan prensin ta kendisi. Cinderella ilk dalı, gözyaşlarını ve annesinin toprağını kullanarak prensi evlenmeye karar vermesi için büyüledi. Peki bu yaptıkları onu kötü biri yapar mı? İncelemeye devam edelim.

    Cinderella baloya kendisi hazırlanıyor, beyaz güvercinlerin yardımıyla. Bu güvercinler ironik bir şekilde Cinderella’nın kendisini temsil ediyor. Güvercinler masumdur ancak onun güvercinleri pek değil, bunu da ilerleyen kısımlarda anlayacağız. Lakin şunu söylemek isterim ki, güvercinlerin ona yardım etmesi masum bir insan-hayvan ilişkisinden değil, Cinderella’nın onları kontrol edecek güce sahip olmasından geliyor. Geleceği görüp büyü yapabildiği gibi, hayvanlara da hükmedebiliyor.

    Şimdi gelelim baloya. Yine Disney versiyonunun aksine, Cinderella cam ayakkabılar yerine altından ayakkabılar giyiyor. Bu ayakkabılar onun zenginliğe açlığını sembolize ediyor. Cinderella şöhretin ve paranın yani prensin peşinde.

    Balo esnasında prens onunla üç kez dans ediyor. Üç, İncildeki Kutsal Üçlüye hitap ediyor. Aynı zamanda bir erkeği üçüncü kez etkilemeyi başarırsanız onu avuçlarınızın içine alabilirsiniz kızlar, bu da Cinderella ablanızdan size bir tavsiye olsun. Gelelim ayakkabı düşürme olayına. Kaçarken ayağından düşmüşmüş. Yalan arkadaşlar. Cinderella’nın dilinde buna aşk oyunu deniliyor. Erkekler avlamayı severler, bir kadını elde etmekten onun için çabalamaktan hoşlanırlar. Cinderella da ayakkabısını düşürerek kendisini yardım isteyen kız pozisyonuna sokuyor ve prense gel de beni avla mesajı veriyor. Aslında yardıma ihtiyacı olan zavallı prensken Cinderella kendini masum göstermek için bir oyun oynuyor. Tam da bu noktada Cinderella’nın aslında Sıkıntı İçindeki Kız değil, Baştan Çıkaran Kadın olduğunu anlıyoruz. Prense aşık değil, tek amacı onu kendine aşık ederek Kraliçe olup hem zenginleşmek hem de sosyal statüsünü yükseltmek.

    Cinderella isminin anlamı küldür, kül ateşten gelir, ateş de Şeytanın ta kendisidir. Yani aslında Cinderella bir melek değil, Şeytandır.

    Balo kısmını, Cinderella’nın baloda kendini küçülterek, görünmez olarak baloda prensten kaçma oyunu oynadığını ve en sonunda da saraydan uzaklaşarak gittiğini belirterek kapatalım.

    Sözü fazla uzatmadan en sevdiğim kısma yaklaşalım. Balo bitiyor ve Prens aşık olduğu kızı aramaya çıkıyor. Cinderella’nın büyüsü öyle etkili ki aşık olduğu kızı tanımıyor bile, ayakkabı olursa, tamam o sensin moduna girmiş durumda. Cinderella’nın evine geldiklerinde üvey kız kardeşler ayakkabıyı deniyorlar. Hatta biri kafayı öyle yemiş ki, ayağı girsin diye ayağının ucunu kesiyor. Bunun üzerine ağaçta bir kuş “Ayakkabıda kan var, bu senin aradığın bakire değil” diyerek bir şarkı söylüyor ve kelime oyunu yaparak cinsellikten bahsediyor.

    İki kız da denedikten sonra adama başka kızı olup olmadığı soruluyor ve o da yalnızca deforme olmuş Cinderella’sının olduğunu söylüyor. İşte bu cümle, Cinderella’nın iyi biri olmasından kötü biri olmasına doğru değişimini anlatıyor.

    Cinderella ayakkabıyı deniyor, tam oturuyor ve kuş bu sefer “Ayakkabıda kan yok, bu aradığın bakire” diye bir şarkı tutturuyor.

    Cadı kızımızın işkencesi burada bitti derseniz yanılıyorsunuz, şimdi en sevdiğim kısma geçiyoruz.

    Düğün günü gelip çatıyor ve Cinderella kız kardeşlerine cezalarını gösteriyor. Olay tam olarak şu şekilde oluyor;

    İki güvercin uçarak yanyana yürüyen iki kız kardeşten birinin sol, birinin sağ gözünü parçalamaya başlıyorlar. Burada dikkat etmemiz gereken kısım, ikisi de birbirlerinin gözlerinin parçalandığını görebiliyorlar. Bu hayatta en son isteyeceğiniz şeylerden biri kardeşinizin acı çekmesidir. Cinderella bu kız kardeşlere duygusal acıyı yaşatıyor. Ardından gözünüz parçalandığında en azından diğer gözüm var diye avunmaya çalışırsınız, ama bir anda diğer gözünüze de kuşlar uçuşur, bu da psikolojik acıdır. Yani Cinderella iki acı türünü de kız kardeşlere yaşatıyor. Herşey olup bittiğindeyse kendini “Ben yapmadım, kuşlarım yaptı çünkü bana yapılanlar zorlarına gidiyordu.” şeklinde savunuyor. Önceden belirttiğim gibi kuşlar Cinderella’nın kontrolü altındaydı, yani evet, Cinderella yaptı.

    Kısa hikayemiz bu şekilde, Cinderella için mutlu bir sonla bitiyor. Hikayemizdeki yegane iyi ve masum karakter Prens, o da salaklığından dolayı kullanılıyor. Üvey anne ve üvey kız kardeşler kötü karakterler lakin kötünün kötüsü olan Cinderella da var.

    Şimdi Disney versiyonunu tercih ediyorsunuzdur sanırım, ben o Cinderella’yı hayal etmeye devam ediyorum çünkü.

    Bu yazıdan sonra sizlerle paylaşmak istediğim çok kısa hikaye var,  Kısa Hikaye dersinde işledikçe de beğendiğim hikayeler çok oluyor. Hepsinin sizi şaşırtacağından ve şoka uğratacağından eminim. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!

     

    The post Cinderella’nın Gerçek Yüzü appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/cinderellanin-gercek-yuzu/feed/ 0
    2020 Oscar Töreninin Şık Kadınları https://tuyann.com/2020-oscar-toreninin-sik-kadinlari/ https://tuyann.com/2020-oscar-toreninin-sik-kadinlari/#comments Mon, 10 Feb 2020 22:50:25 +0000 https://tuyann.com/?p=2201 Her yıl olduğu gibi, güzel mi güzel kadın oyuncularımız bu yıl da şıklıklarını konuşturdular Oscar Töreninde. Bu isimlerden en çok dikkat çeken hanımefendinin kıyafetini biraz açıkladıktan sonra şık bulduğum diğer bayanları da konuşacağım.    Natalie Portman, altın ve siyah rengi uzun elbisesinin üzerine altın rengi işlemeli siyah bir pelerin giydi. Peki nedir bu işlemeler? Bu […]

    The post 2020 Oscar Töreninin Şık Kadınları appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    Her yıl olduğu gibi, güzel mi güzel kadın oyuncularımız bu yıl da şıklıklarını konuşturdular Oscar Töreninde. Bu isimlerden en çok dikkat çeken hanımefendinin kıyafetini biraz açıkladıktan sonra şık bulduğum diğer bayanları da konuşacağım. 

     

    Natalie Portman, altın ve siyah rengi uzun elbisesinin üzerine altın rengi işlemeli siyah bir pelerin giydi. Peki nedir bu işlemeler? Bu işlemelerde Natalie Portman’ın düşüncesine göre, bu zamana kadar başarılı projelere imza atmalarına rağmen Oscar’a aday olamayan kadınların isimleri var. Portman haklı mıdır bilinmez, ancak pelerine işli bazı isimlerin aday olmasını ben de istemedim değil. Yine de Natalie’nin bu Padme Amidala vari kıyafeti törende en sevdiğim üç elbiseden biriydi.

     

    Her elbisesiyle olduğu gibi bu elbisesiyle de beni gönlümden vurdu en sevdiğim kadın oyuncu. Scarlett Johansson törene saten ve taş işlemeli bu elbiseyle katıldı. Makyajı, saçı ve tercih ettiği takıyla törende en sevdiğim ikinci görünüme sahip olan kadın oldu. Bir de elinde Oscar heykelciği olsa tadından yenmezdi.

     

    En İyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi olan Renee Zellweger törene sade kesimli, şıklığından ayılıp bayıldığım payetli bir elbiseyle katıldı. Elbise vücudunu öyle bir sarmış, Renee saçının güzelliği ve makyajının doğallığıyla görünümünü öyle bir dengelemiş ki, vurulmamak elde değil.

     

    Güzeller güzeli Margot Robbie, bu yıl törene siyah şıklığını sunarak geldi. Çuval giyse yakışırlık bir vücuda ve yüze sahip olan Robbie, simsiyah tülden, göğsünde bir mücevher olan şık mı şık bir elbise tercih etmiş. Saçı konusunda biraz şüphem olsa da ben makyajına ve elbisesine hayran kaldım.

     

    Bu yıl ilk kez Törene katılan genç oyuncu Florence Pugh kat kat etekleri olan bir elbise seçmiş. Vücuduna uygun elbiseler giymesi ve saçını her zaman giydiklerine uygun kullanması her zaman ilgimi çekiyor. Bu kez de ayakkabısı başta olmak üzere kendisine baştan sona hayran kaldığımı söylemeden geçemeyeceğim. 

     

    Siyah şıklığını konuşturan bir başka hanımefendi daha, Penelope Cruz. Güzel mi güzel bir yüze ve vücuda sahip oyuncumuz oldukça şık bir elbiseyle katıldı Törene. Saç konusunda burada da bir şüphem var ama elbisenin güzelliği örtüyor kusurları. 

    Bir diğer siyahlı leydi Charlize Theron. Sol bacağında yırtmacı olan simsiyah bir elbise tercih eden Theron, gerek dekoltesiyle gerek mücevheri ve saçıyla beni derinden etkiledi. 

    Joaquin Phoenix’in güzeller güzeli nişanlısı Rooney Mara yazımızın son siyahlı leydisi. Farklı, sade ve rahat tarzıyla dikkat çeken Mara, dantel detaylı bir elbise tercih etmiş. Saçına ve makyajına da bayıldım.

     

    En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu seçilen Laura Dern, pembe, siyah detaylı bir elbise tercih etmiş, saç ve makyaj uyumunu da çok beğendim.

     

    Kendisini pek sevmesem de, Brie Larson ne giyse ciddi anlamda beğeniyorum, kendisine pek yakıştıramıyorum orası ayrı ama bu kadının stilistleri işlerini iyi biliyorlar. 

     

    Ten rengine çok yakıştırdığım bembeyaz bir elbise giymiş Cynthia Erivo. Ayakkabılarını daha narin beklesem de ben elbisesine ve göğüs detaylarına tek kelimeyle bayıldım. 

     

    Regina King’in bu elbisesine de öyle bayıldım ki, bunu da sizlerle paylaşmak istedim. Elbisenin kesi ve detayları Regina’ya çok yakışmış. 

     

    The post 2020 Oscar Töreninin Şık Kadınları appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/2020-oscar-toreninin-sik-kadinlari/feed/ 1
    Joaquin Phoenix’in Çok Konuşulan Oscar Konuşması https://tuyann.com/joaquin-phoenixin-cok-konusulan-oscar-konusmasi/ https://tuyann.com/joaquin-phoenixin-cok-konusulan-oscar-konusmasi/#respond Mon, 10 Feb 2020 21:56:09 +0000 https://tuyann.com/?p=2196 92. Oscar Ödülleri sahiplerini buldu. Bazı isimler. aldıkları adaylıklarla ve ödüllerle dikkat çekerken, bazıları aynı zamanda ödül konuşmaları ile de dikkat çekti. Bunlardan biri de hiç şüphesiz En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanan Joaquin Phoenix’ti. İşte oyuncunun konuşmasının tamamı bu yazıda..   “Şuanda fazlasıyla şükran doluyum. Kendimi rakiplerimden veya bu salondaki hiç kimseden daha ayrıcalıklı […]

    The post Joaquin Phoenix’in Çok Konuşulan Oscar Konuşması appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>

    92. Oscar Ödülleri sahiplerini buldu. Bazı isimler. aldıkları adaylıklarla ve ödüllerle dikkat çekerken, bazıları aynı zamanda ödül konuşmaları ile de dikkat çekti. Bunlardan biri de hiç şüphesiz En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanan Joaquin Phoenix’ti. İşte oyuncunun konuşmasının tamamı bu yazıda..

     

    “Şuanda fazlasıyla şükran doluyum. Kendimi rakiplerimden veya bu salondaki hiç kimseden daha ayrıcalıklı görmüyorum, çünkü hepimiz aynı sevgiyi paylaşıyoruz; sinemaya olan aşkımız. Ve bu anlatım şekli bana en inanılmaz hayatı verdi. Onsuz nerede olurdum bilemiyorum.Ama bence bana ve bu endüstrideki birçok insana verilen en büyük hediye seslerimizi, sessiz olanlar için kullanmaktır. Bir süredir yüzleştiğimiz stres edici konuları düşünüyorum.Düşünüyorum ki, biz bazen farklı sebepleri destekliyormuşuz gibi hissediyor veya hissettiriliyoruz. Bence, cinsiyet eşitsizliği veya ırkçılık veya queer hakları veya doğal haklar veya hayvan hakları hakkında da konuşsak, haksızlığa karşı olan kavgayı konuşuyoruz.Bademler bitmiş. Sütçü berbat. E o zaman hangi sütü içmeliyiz? Biz tek milletin, tek insanlığın, tek ırkın, tek cinsiyetin, tek türün üstünlük kurma, kullanma ve başkasını kontrol etme inancına karşı olan savaştan bahsediyoruz.Bence biz doğal hayattan çok kopuk hale geldik. Bir çoğumuz benmerkezci tavırlar yüzünden suçlu, ve biz evrenin merkezindeymişiz gibi hissediyoruz. Doğal hayata girdik ve kaynakları için onu yağmaladık. Biz, onun acıdan haykırışları muhakkakken, bir ineği yapay döllemeyle dölleyerek onun bebeğini çalmayı kendimize hak biliyoruz. Sonra onun buzağısı için olan sütünü alıp kahvemize ve tahıl tabağımıza koyuyoruz.Kişisel değişim fikrinden korkuyoruz çünkü bir şeyi feda etmemiz gerektiğini düşünüyoruz; bir şeyden vazgeçmeyi. Ama biz insanlar en iyi noktamızda çok yaratıcı ve özenliyiz, ve biz çevrenin duyarlı canlılarına yararlı olan uygulayıcı sistemler yaratabiliyor ve geliştirebiliyoruz.Hayatım boyunca alçak bir herif oldum, bencil oldum. Bazı zamanlar acımasız, çalışması zor biri oldum ve bu salondaki çoğunuz bana ikinci bir şans verdiniz. Bence biz birbirimizi desteklediğimizde en iyi noktamızdayız. Birbirimizi geçmiş hatalarımız yüzünden hükümsüz kıldığımız zamanlarda değil, gelişmek için birbirimize yardım ettiğimiz zamanlarda. Birbirimizi eğittiğimizde, birbirimize kurtarılışa doğru rehberlik ettiğimizde.Abim River 17 yaşındayken şu sözü yazdı. O dedi ki, “Kurtatılışa doğru sevgiyle koş ve barış da seni takip edecek.”

     

    The post Joaquin Phoenix’in Çok Konuşulan Oscar Konuşması appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/joaquin-phoenixin-cok-konusulan-oscar-konusmasi/feed/ 0
    En Kaliteli 15 Çizgi Roman Çifti https://tuyann.com/en-kaliteli-15-cizgi-roman-cifti/ https://tuyann.com/en-kaliteli-15-cizgi-roman-cifti/#respond Sat, 01 Feb 2020 18:29:39 +0000 https://tuyann.com/?p=2125 En Kaliteli 15 Çizgi Roman Çifti Süper kahramanlar, düşmanları, uzaylılar , süper askerler ve kavgalar, savaşlar… Çizgi romanların olmazsa olmazı bunlardır hiç şüphesiz, ama nasıl hayat aşksız olmuyorsa, çizgi romanlar da aşksız olmaz. Bu yazımda sizlere naçizane fikirlerimi sunarak Marvel ve DC’nin en güzel ve kaliteli biçimde yazılmış  15 çiftini sunacağım. Fazla vakit harcamadan başlayalım… […]

    The post En Kaliteli 15 Çizgi Roman Çifti appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    En Kaliteli 15 Çizgi Roman Çifti

    Süper kahramanlar, düşmanları, uzaylılar , süper askerler ve kavgalar, savaşlar…

    Çizgi romanların olmazsa olmazı bunlardır hiç şüphesiz, ama nasıl hayat aşksız olmuyorsa, çizgi romanlar da aşksız olmaz.

    Bu yazımda sizlere naçizane fikirlerimi sunarak Marvel ve DC’nin en güzel ve kaliteli biçimde yazılmış  15 çiftini sunacağım.

    Fazla vakit harcamadan başlayalım

    15: Barry Allen (The Flash) ve Iris West

    Biz de Flash’ız! Hepimiz Iris karakterine CW yapımlı The Flash dizisinde sinir kapmışızdır bence, sözlerime Iris’in çizgi romanlarda çok daha sevilesi bir karakter olduğunu söyleyerek başlamak isterim. Iris West çizgi romanda ilk kez tanıtıldığında Barry’nin nişanlısıydı, yani klişenin aksine onların ilişkisini ilk kez okuduğumuzda çoktan gelişmiş bir çiftti. Gariptir ki her ne kadar Iris’e gıcık olsak da CW dizisindeki Barry ve Iris kısa sürede popüler oldu ve bu sayede de çizgi romandaki halleri de gelişim kazandı ve çift, bu listeye en sonda olsa da girmeye hak kazandı.

     

    14: Clark Kent (Superman) ve Lois Lane

    Bu zamana kadar izlediğimiz tüm Superman uyarlamalarının vazgeçilmezidir Lois Lane. Bazen çizgi romandaki siyah saçlarıyla, bazen Amy Adams’ın kızıl saçları ile izledik onu. Süper güçlü bir uzaylının hayatında olmak havalı ama zor olsa gerek. Lois bütün zorluklara göğüs germiş ve bu adamı hem Clark olarak hem de Superman olarak kabullenmiş ve sevmiştir. 1996 yılında yayınlanan bir çizgi romanda evlenen çiftin rebirth serisinde bir oğulları bile vardır. Bizim için umudu temsil eden Clark’ın umudu da Lois olmuş, Lois’in hayatına ise Clark bir güneş gibi doğmuştur. Mutluluklarının devamını dileriz.

     

    13: Scott Summers (Cyclops) ve Jean Grey (Dark Phoenix)

    Her ne kadar ben içten içe Scott’ı Emma Frost ile, Jean’i de Wolverine ile yakıştırsam da, çizgi roman yazarları her geçen gün yeni sayılarında Jean ve Scott aşkını daha da güçlendirerek ısıtıp ısıtıp önümüze koymaktan vazgeçmiyorlar. Hâl böyle olunca ben de çaresiz boyun eğmek durumunda kaldım. En popüler X-Men karakterlerinden olan bu ikili, hayatlarına başka kişileri alsalar da bir türlü birbirlerinden vazgeçemiyorlar ve sürekli tekrar beraber oluyorlar. En sonunda Jean’in farklı olduğunu ve ondan vazgeçemeyeceğini söyleyen Scott için görüldüğü üzere Jean gerçekten vazgeçilmez ve duyguları da karşılıksız değil, zaten romanlarda yazan aşk bu olduğu için bana da pek söz düşmüyor.

     

    12: David Haller (Legion) ve Ruth Aldine (Blindfold)

    Legion dizisinden tanıdığımız, Profesor X olarak bilinen Charles Xavier’ın oğlu olan David Haller’a en çok yakıştırdığım kadındır Ruth Aldine. Doğuştan gözsüz olarak doğan Ruth, mutantların benliklerine rahatlıkla sarıldıkları Xavier Okulunda bile kendini yalnız hissetmiştir. Bu duygu David ile tanıştığında kaybolur, David Ruth’u kimsenin onu görmediği gibi görüp severken, Ruth David’e dayanak ve destek olur, birbirlerinde kimsenin görmedikleri iyi tarafları görürler ve Ruth, David sayesinde hayatındaki engelleri yıkarken David de Ruth sayesinde kendine güvenen bir adama dönüşür.

     

    11: Steve Trevor ve Diana Prince (Wonder Woman)

    Bayılırım trajik aşk hikayelerine…

    Wonder Woman filminde izlediğimiz üzere Steve ve Diana, Steve’in uçağı Themyscira kıyısına vurduğunda tanışıyorlar. Çizgi roman klişelerinin aksine bu kez erkek kadını değil, kadın erkeği kurtarıyor, hem de defalarca kez. Steve Diana’nın ilk aşkı oluyor ve ikili en trajik ve en güzel aşk hikayelerinden birine sahip oluyorlar. Steve ve Diana aşkını WW84 filminde izlemeye devam edeceğiz.

     

     

    10: T’Challa (Black Panther) ve Ororo Munroe (Storm)

    Wakanda’nın Kral ve Kraliçesine selam durun! Evet doğru. Bu ikili gerçekten de evlendi. Çiftin birbirine olan sevgisinin büyüsünün yanında harika bir kişilik uyumları var. Ororo tam bir kraliçe, T’Challa’yı MCU evreninde sönük bir karakter olarak izlesek de o da tam bir erkek Ororo’dur. Eşine saygıda kusur etmeyen T’Challa, kraliçesi tarafından da aynı sevgiye ve saygıyı görüyor. Üzülerek söylemek isterim ki bu çift güncel olarak ayrı, ama çizgi roman yazarlarının ne yapacağı belli olmaz tabii, zira bu listedeki çiftlerin yarısı defalarca kez ayrılmalarına rağmen yine de birbirlerini bulan çiftler.

     

    9: Arthur Curry (Aquaman) ve Mera

    DC’nin gözde çiftlerinden biri daha. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır demişler, her başarılı kralın arkasında da bir kraliçe vardır ve Mera da ne harika bir kraliçedir. Mera, Arthur’un Atlantis hayatına alışmasına yardım etmiş, insanlarına hükmederken onun yanında olmuş ve yardım etmiştir. Hâlâ birlikte olan çifti en son Aquaman filminde izledik. Daha çarpıcı işlenmesini beklerdim açıkçası, ama önümüzde daha çok DC filmi var. Kral ve Kraliçenin asla ayrılmaması dileğiyle…

     

    8: Clint Barton (Hawkeye) ve Bobbi Morse (Mockingbird)

    Diğer çiftler kadar eski olmasa da dolu dolu bir hikayeye sahiptir bu çift. Clint’i MCU’dan, Bobbi’yi ise Agents of S.H.I.E.L.D’dan tanıyoruz. 2014 yılında başta Bobbi’nin aktörü Adrianne Palicki olmak üzere bir çok hayran tarafından istenen bir çiftti Hawkingbird. Ancak 2015 yılında Laura Barton adında uydurma bir karakterle evli olan bir Clint izledik ve tüm hayallerimiz yıkıldı. Çizgi romanda tıpatıp aynı kişilikleri yüzünden anlaşan ve birlikte olan Clint ve Bobbi de güncelde ayrı bir çift, hatta Bobbi’nin sevgilisi Clint’i epey kıskanıyor ve iki karakterin adı da birbirlerinin solo serilerinde hâlâ geçiyor. Bu yüzden barışacaklarını düşünüyorum. Aman aman, zaten Marvel evreninde çok az kaliteli çiftimiz var, ayırmayın aşk kuşlarını.

     

     

    7: Remy Lebeau (Gambit) ve Rogue

    Rogue ve Gambit listemizin en iyi mutant çifti olarak yerlerini yedinci sırada alıyorlar. Her ne kadar Fox X-Men filmlerinde izleyemesek de Remy ve Rogue çizgi romandaki en tatlı ilişkilerden birine sahipler. Mutant olmanın zaten zor olduğu bir hayatta birbirlerine tutulan ikili çizgi roman evreninde evli ve mutlu hayatlarını sürdürüyorlar. Fazla söze gerek yok…

     

     

    6: Peter Parker (Spider-Man) ve Mary Jane Watson

    Peter Parker’ı bir çok kadınla birlikteyken izledik ve okuduk, ancak biri var ki o en özelidir. Mary Jane karakterini hepimiz tanır biliriz, Peter’ın ona olan aşkı da göz ardı edilemez. MJ tıpkı Lois’in her zaman Clark’ın yanında olduğu gibi Peter’ı asla yalnız bırakmamış ve her zaman desteklemiştir. Sam Raimi’nin Spider-Man filmlerinde izlediğimiz Peter ve Mary Jane bile çizgi romandaki çiftin güzelliğini yansıtmaya yetmez. Peter dalgalanmış durulmuş, binlerce güzel sevmiş, en son ilk seferinde olduğu gibi yine Mary Jane’ine vurulmuştur. Allah bir yastıkta kocatsın.

     

     

    5: Steve Rogers (Captain America) ve Sharon Carter (Agent 13)

    Buzdan çıktıktan sonraki maceralarını okuduğumuz Steve Rogers’ın aşkı her ne kadar Sharon Carter olsa da maalesef sinematik evren gözümüze sürekli Peggy Carter’ı soktu. Peggy ve Steve çiftini de sevsem de ne yazık ki bu listeye girecek kadar kaliteli yazıldıklarını düşünmüyorum. Steve Rogers çizgi romanda her zaman iki hayatının olduğu, bunlardan birinin buzdan önceki diğerininse sonraki olduğunu söyler ve önceki hayatının aşkının Peggy, yeni hayatının aşkınınsa Sharon olduğunu vurgular. Çizgi romanlarda da Peggy baskın bir karakter değildir, aksine, Sharon’ı Captain America serilerinin ana kadın karakteri olarak okuruz. Sharon’la ilgili gerek sahnelerinin silinmesi olsun, gerek The Winter Soldier’daki rolünün Natasha’ya verilmesi olsun bir çok entrika döndü dolaştı sinematik evrende, ama biz bir yandan bizi mutlu ederken bir yandan hayallerimizi kıran sinematik evreni bir yana bırakıp çizgi romana odaklanalım. Sharon Carter çok cefa çekmiştir, Steve’den hamileyken bebeğini bile Hydra’nın işkenceleri sırasında düşürmüştür. Demem o ki Steve için en doğru kadın Sharon’dır.

     

     

    4: Oliver Queen (Green Arrow) ve Dinah Lance (Black Canary)

    Sinema ve televizyonda izleyemediğim çiftlere ayrı yanarım, izlediğim ama mahvedilmiş çiftlere bir ayrı…

    Oysa Arrow dizisi ilk başladığında her şey ne kadar güzeldi, sonra Felicity geldi ve bir çiftin daha sonunu gördük. Power couple dedikleri bir terim vardır, birlikteyken güçlü ve havalı duran çiftler için kullanılır, işte bu terimin en çok yakıştığı çiftlerden biri de Oliver ve onun tatlı kanaryasıdır. Bu çiftin geçmişi de eskiye dayanıyor, dizinin başlamasıyla daha popüler bir hal alıyor. Dizide gittikleri yön sizi üzmesin, Green Arrow ve Black Canary hâlâ çizgi romandaki popülerliğini ve güzelliğini koruyor.

     

     

    3: Bruce Wayne (Batman) ve Selina Kyle (Catwoman)

     

    Çapkın mı çapkın Bruce Wayne’imizin hayatından bir çok kadın geçmiştir elbet, ama benim kendisine en yakın yakıştırdığım kadın Selina Kyle’dır. İkili evliliğe kadar giden bir ilişkiye sahip, Nolan’ın Batman üçlemesinde de tek filmde olabilecek en iyi şekilde görmüştük bu çifti. Gotham’ın Kralı yarasamız ve hayatının aşkı olan Kediciği Selina listemde üçüncü sırada yerlerini alıyorlar. DC çizgi roman evreninin yazılmış en kaliteli çifti olan Bruce ve Selina’nın ilerleyen sayılarda çok daha fazla gelişeceğine olan inancım tam.

     

    2: Matt Murdock (Daredevil) ve Elektra

    Listemin ikinci sırasında Marvel evreninin en güzel ikinci çifti yer alıyor. Netflix yapımlı Daredevil ve Defenders dizisinde doya doya izlediğim Matt ve Elektra çifti son zamanların en popüler çizgi roman çiftlerinden. Benim çiftlerde aradığım en önemli özellik birbirlerine, birbirlerini taşıyacak ölçüde benziyor olmaları. Elektra ve Matt’in vahşi ruhları da aynı kumaştan yapılmış kadar benzer ve bu şekilde birbirlerini çok iyi taşıyorlar.

     

     

    1: Bucky Barnes (The Winter Soldier) ve Natasha Romanoff (Black Widow)

    Ve içimde en büyük yara olan yegane çift, Bucky ve Natasha…

    Bu çift Bucky Barnes’ın diriltiliğinden birkaç yıl sonra yazılıyor, yani okur gözünde 10 yıllık olan bu çiftin çizgi roman evreninde 60 yıldan fazla sürelik bir geçmişi var. Black Widow’u Black Widow yapan Winter Soldier’dır. Red Room programında eğitim almıştır Natasha, hem de bizzat Winter Soldier tarafından. İkili orada birbirlerine aşık olmuştur lakin Natasha kendi rızası dışında Red Guardian ile nişanlandırılmıştır. Bu şekilde yolları ayrılır ve sayısız zihin temizlemenin üzerine birbirlerini öldü bilirken, Steve Rogers’ın ölümünden sonra karşılaşırlar. Bucky Cap olur ve Nat de onu destekler. Uzun yıllar boyunca birlikte olurlar ve en sonunda bir zihin temizleme onları yine ayırır fakat Bucky bu sefer Natasha’nın zihninde tekrar hatırlanmak istemez çünkü artık ona aşkları yüzünden zarar gelsin istemiyordur. Ne hikaye ama…

    Son yayınlanan Black Widow çizgi romanında yolları tekrar kesişir ve Natasha, Bucky’e dair anılarını tekrar kazanır. Natasha, Bucky’nin hayatındaki tek kadındır ve bu çift yazıldığından beri ikisi de başka biriyle birlikte yazılmamıştır. Black Widow çok kalp kırmıştır ancak gönlünün tek sahibi Bucky Barnes’tır. Ben de demiyorum hatta, çizgi roman içerisindeki karakterler ve bu çizgi romanların yazarları söylüyor bunları. Marvel tarafından, Marvel evreninin en trajik ve en güzel aşk hikayesi olarak nitelendirilen bu çifti listenin zirvesinde bırakıyorum.

    Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hepiniz sağlıcakla kalın!

     

     

     

     

     

    The post En Kaliteli 15 Çizgi Roman Çifti appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/en-kaliteli-15-cizgi-roman-cifti/feed/ 0
    Joaquin Phoenix’ten Ödül Töreninde Rakiplerine Övgü https://tuyann.com/joaquin-phoenixten-odul-toreninde-rakiplerine-ovgu/ https://tuyann.com/joaquin-phoenixten-odul-toreninde-rakiplerine-ovgu/#respond Tue, 21 Jan 2020 16:26:18 +0000 https://tuyann.com/?p=1922 Altın Küre Ödül Törenin ardından Screen Actor Guilds Ödülleri sahiplerini buldu. Bu yıl yirmi altıncısı düzenlenen ödül töreninde en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görülen Joaquin Phoenix’in rakiplerine karşı yaptığı konuşma ilgi çekti. Phoenix önce Leonardo DiCaprio’ya seslendi; “Leo, yirmi beş yılı aşkın süredir ben de dahil olmak üzere bir sürü insana ilham kaynağı oldun. […]

    The post Joaquin Phoenix’ten Ödül Töreninde Rakiplerine Övgü appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    Altın Küre Ödül Törenin ardından Screen Actor Guilds Ödülleri sahiplerini buldu.
    Bu yıl yirmi altıncısı düzenlenen ödül töreninde en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görülen Joaquin Phoenix’in rakiplerine karşı yaptığı konuşma ilgi çekti.

    Phoenix önce Leonardo DiCaprio’ya seslendi;
    “Leo, yirmi beş yılı aşkın süredir ben de dahil olmak üzere bir sürü insana ilham kaynağı oldun. Sana çok ama çok teşekkür ediyorum.”

    Leonardo DiCaprio, ödüle Once Upon a Time… in Hollywood filmindeki rolüyle aday gösterilmişti.

    Ardından başarılı oyuncu Christian Bale’e övgüler yağdırdı;
    “Christian, rollerine benim asla hayal edemeyeceğim kadar bağlasın. Asla kötü bir performans sergilemiyorsun. Bu çok sinir bozucu, keşke sergilesen. Yalnızca bir kez işi berbat et, bu harika olur tamam mı?

    Christian Bale, adaylığa Ford v Ferrari filmindeki performansı ile layık görülmüştü.

    Phoenix bunun ardından son zamanların gözde oyuncularından olan Adam Driver’a yöneldi.
    “Adam, seni birkaç yıldır izliyorum ve sen bu incelikli rolleri derin bir performansa dönüştürüyorsun ve ben senin mütfiş performansından etkilendim, bugün burada olmalısın.”

    Adam Driver, Marriage Story’de sergilediği performansı ile ödüle aday gösterilmişti.

    Oynadığı biyografi filmleri ile öne çıkan genç oyuncu Taron Egerton hakkında da konuştu;
    “Ve Taron, senin adına çok mutluyum. Bu filmde çok güzelsin, senin adına çok mutluyum ve yapacağın diğer şeyleri görmek için sabırsızlanıyorum.”

    Taron Egerton, Elton John’un hayatını anlatan Rocketman filmindeki Elton John performansı ile aday gösterilmişti.

    Son olarak Joaquin Phoenix, Joker rolü ile göz kamaştırmış merhum oyuncu Heath Ledger’ı da es geçmedi. Aynı karakterden rol arkadaşı olan, kendi filminin çekimlerinden kısa süre sonra hayata gözlerini kapamış Heath Ledger’ı da olabilecek en güzel şekilde andı.

    “Ve evet gerçekten bugün burada en sevdiğim oyuncu Heath Ledger’ın omuzları üzerinde duruyorum. Teşekkür ederim, iyi akşamlar.”

    The post Joaquin Phoenix’ten Ödül Töreninde Rakiplerine Övgü appeared first on En Güncel Film Önerileri.

    ]]>
    https://tuyann.com/joaquin-phoenixten-odul-toreninde-rakiplerine-ovgu/feed/ 0