Film Önerileri https://tuyann.com Sat, 01 Oct 2022 07:41:33 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.9.9 https://tuyann.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-favicn1-32x32.jpg Film Önerileri https://tuyann.com 32 32 Blonde Film İncelemesi: Konusu ve Oyuncuları https://tuyann.com/blonde-film-incelemesi-konusu-ve-oyunculari/ https://tuyann.com/blonde-film-incelemesi-konusu-ve-oyunculari/#respond Sat, 01 Oct 2022 07:40:09 +0000 https://tuyann.com/?p=5024 Blonde Film İncelemesi: Konusu ve Oyuncuları Tuyann.com Marilyn Monroe’nun hayatından uyarlanan Blonde filmi incelemesine hoş geldiniz. Birçok kişi şu an bu yazıyı “bu filmi herkes ağır eleştiriyor burada neler var bakalım” diye okuyacak ve bende bu konudaki beklentilerinizi karşılayacak bir yazıyı kaleme almış olacağım. Biz film incelemeleri yaparken, filmlerin birçok noktasına değiniriz ancak bizim en […]

The post Blonde Film İncelemesi: Konusu ve Oyuncuları appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Blonde Film İncelemesi: Konusu ve Oyuncuları Tuyann.com

Marilyn Monroe’nun hayatından uyarlanan Blonde filmi incelemesine hoş geldiniz. Birçok kişi şu an bu yazıyı “bu filmi herkes ağır eleştiriyor burada neler var bakalım” diye okuyacak ve bende bu konudaki beklentilerinizi karşılayacak bir yazıyı kaleme almış olacağım. Biz film incelemeleri yaparken, filmlerin birçok noktasına değiniriz ancak bizim en önemli çizgimiz sinemadır. Blonde eleştirisi bütün olarak düşünebileceğiniz bir yazı ancak yine de öncesinde Blonde film konusu ile başlayacağım. Arkasından Blonde film incelemesi, Blonde film oyuncuları ve Blonde film yorumu yer alacak.

Blonde Film Konusu

Blonde filmi konu olarak Marilyn Monroe’nun hayatından uyarlanıyor ancak hayatının tamamını ele almıyor. Yine de Marilyn Monroe ikonunun yaşamına geniş bir yer verdiğini söyleyebilirim. Aslında yeni filmlerde konularını anlatmadan incelememizi yapıyoruz ancak bu film bir istisna. Çünkü Blonde filmi bir biyografi değil, bir belgesel hiç değil. Blonde filmi zaten Marilyn Monroe’nun hayatını kurgulamış aynı adlı romandan uyarlanıyor sinemaya.

Böyle olunca doğal olarak daha çok kurgu işin işine girmiş oluyor. Filmde şüphesiz geçmişin, bugünün ve yarının ikonu yediden yetmişe bilinen Marilyn Monroe’nun çocukluğuyla başlıyoruz. Burada yukarıda dediğim gibi yönetmen geniş bir yer vermiş Norma Jeane’in hikayesine. Norma olarak çocukluğuna yolculuk ettiğimiz Marilyn Monroe’nun travmalarını ve hayatı boyunca eksikliğini yaşadığı duyguların temellerine iniş yapıyoruz. Norma’nın babası yok ve annesi bu durum yüzünden psikolojik olarak çökmüş durumda. Şayet kendisi de bu durumdan daha küçük bir çocukken etkileniyor ve sorunlu bir annenin elinde olmanın gerilimini yaşatıyor film.

blonde-film-konusu

Sonrasında atlanmamasını umduğum ancak atlanmış olan bir bölümün başına tanıklık ediyoruz. Marilyn Monroe’nun yetimhaneye verilmesinden sonra filmde bir zaman atlaması gerçekleşiyor ve Hollywood’da şöhret basamakları için nelere katlandığını görmeye başlıyoruz.

Bir baba figürünün eksikliğinin onun üzerindeki travmalarını, sevgi arayışı ve erkeklerin sürekli ondan faydalanmaya çalışmasını görüyoruz. Hayat mücadelesinde Marilyn Monroe için kaba tabirle neredeyse herkes tarafından sömürüldüğünü görüyoruz. Zaten “Sarışın Bomba” olarak Hollywood’da yükselen Monroe, dönemin en büyük seks sembollerindendi. Filmde bunu açık açık gözler önüne seriyor.

Buradan sonrası seyir zevkini bozacak spoiler olabileceği için konuyu kesiyoruz ve esas önemli kısım olan inceleme bölümüne geçiyoruz.

Blonde Film İncelemesi

Blonde filminin hikayesini yorumlayacak olursam birazcık şaşırdığımı söylemem lazım. Bu hikayenin kötü işlenmesinden ya da yönetmenin anlatımından kaynaklı bir şey kesinlikle değil. Ortadaki hikayeyi filmin yönetmeni Andrew Dominik mükemmel işliyor. Şaşırdığım nokta Marilyn Monroe gibi bir ikonun bu kadar güçsüz olması. Evet Marilyn Monroe gerçekten zor bir hayat yaşadı ancak yaşadığı dönemden bugüne kadar hala ikon bir isim. O dönemde Marilyn Monroe’nun resmen sömürüldüğünü söylersek yalan olmaz. Çünkü hem seks sembolü olarak ön plana çıkıyor hem de hayatına girip çıkan insanların ondan faydalanma biçimi de bir sömürü. Bunda zaten hemen hemen herkes aynı fikirde ve bu film içinde bu durum geçerli. Bu filmde Norma ve onun yarattığı Marilyn Monroe’nun farkını görebiliyoruz.

Norma, daha basit ve düzgün bir yaşam istiyor ve travmalarından dolayı oldukça zayıf diyebiliriz. Norma Jeane olduğunda daha farklı bir kadın olan Monroe, filmde özellikle entelektüel ve etik yönlerden ön plana çıkıyor. Daha duru bir yaşam tarzını benimsemek istiyor ve normal bir insan olmayı diliyor. Hayatındaki insanlardan ve bu ortamlardan kurtulmak isteyen birisi ancak yeni kimliği olan Marilyn’den de kurtulmak istiyor çünkü olmak istediği kişi o değil.

Marilyn Monroe ise onun tam olarak işini yapamayan kalkanı, şov dünyasına çıkarttığı başka bir benliği gibi adeta. Ancak bu iki benlik arasındaki net farkları görsek de Marilyn yine güçlü bir karakter olarak karşımıza çıkmıyor. Bence gerçekte Marilyn güçlü bir figür olmalı ancak bu noktada fazla durmak istemiyorum.

Tam olarak hakim olmadığım Marilyn Monroe’nun hayatının detaylarıyla ilgili birçok belgesel, kitap, yazı mevcut. Bana kalırsa Marilyn Monroe’nun hayatını detaylı bir şekilde doğrulanmış şekilde öğrenmek isteyenler bu kanıtlı şeylere bakmalı. Çünkü Blonde filmi bir belgesel değil bir uyarlama.

blonde-film-incelemesi-konusu-oyunculari

Blonde Analizi: Yönetmen Andrew Dominik

Filmin yönetmen koltuğunda oturan Andrew Dominik hakkında söyleyebileceğim çok şey var ancak kesin bir şey var ki bu adam film çekmeyi iyi biliyor! Blonde, sarsıcı, etkileyici ve kimi zaman insanı yorabilen bir film olmasına rağmen yönetmenin anlatım dili harikaydı. Çekim tekniklerinden bahsetmek ne kadar doğru bilmiyorum ancak ben Andrew Dominik’i çok özgüvenli buldum bu filmde.

Yönetmenin özgüvenine değinmişken, anne karnındaki bebek sahneleriyle bir özgüven patlaması yaşadığını görüyoruz ki bu sahnelerin filme iyi kötü yedirilmiş olması durumu kurtarmaya yetiyor diyelim.

Kürtaj sahnelerinin uzun olması filmin kötü bir yanı. Zaten film bazı kısımlarda gereksiz uzuyor ancak genel anlamda filmin yapısında bir bozukluk oluşturmuyor. Ama söylemeden geçmeyeceğim, Marilyn Monroe’nun ilk evliliği ve yetimhanede yaşadıklarına değinilmesi, bu uzun sahnelerin kısaltılmasıyla belki biraz mümkün olabilirdi.

Filmin bazı kısımlarını renkli bazı kısımlarını siyah beyaz izliyoruz. Benim gibi siyah beyaz filmleri sevenlerdenseniz ayrı bir seyir zevki tadacaksınız. Bir yandan da Marilyn Monroe efsanesinin yer aldığı filmin bazı bölümlerinin siyah beyaz olması bence çok hoş olmuş.

Andrew Dominik, Blonde filminde güzel teknikler kullanıyor. Filme metaforik anlatım yardımcı olurken yönetmenin çekim teknikleriyle sinema açısından leziz diyebileceğim bir iş ortaya çıkıyor. Zaten uzun süresine rağmen sıkmayan akıcı bir film olan Blonde’nin şüphesiz en keyifli tarafları görsel olarak ön planda olması. Görüntü yönetmeni ve yönetmenin filme değer katmak için epey uğraştığı açık ve net ortada.

Ayrıca filmin müzikleriyle birleşen kasvetli atmosferi seyirciyi olayın içine çekiyor. Anlatılanların doğruluğu, yanlışlığını bir kenara bıraktığımızda bu film sinema severlerin beğeneceği kalitede bir film olmuş.

blonde-film-incelemesi

Blonde Filmi Oyuncuları:

Ana de Armas – Marilyn Monroe
Adrien Brody – Arthur Miller
Bobby Cannavale – Joe DiMaggio
Xavier Samuel – Charles Chaplin Jr.
Julianne Nicholson – Gladys Pearl Baker
Caspar Phillipson – John F. Kennedy
Sara Paxton – Miss Flynn
Evan Williams – Edward G. Robinson Jr.
Toby Huss – Whitey
David Warshofsky – Darryl F. Zanuck
Micheal Masini – Tony Curtis
Luke Whoriskey – James Dean

Şimdi gelelim Marilyn Monroe efsanesine hayat veren Ana de Armas’a… Şu rol için birçok ismin adı geçmişti ancak Ana de Armas bu film için tam anlamıyla bir nokta atışı. Fiziksel benzerlik, enerji ve karaktere yorumuyla tam anlamıyla harika oynuyor. Ana de Armas muhtemelen Oscar ödülünü kariyerine bu film sayesinde ekleyecek gibi görünüyor.

Ana de Armas’ın yakın zamanda çıkmış filmlerinden birisi olan: Deep Water (2022) Film İncelemesi ve Konusu

Filmin yaklaşık olarak ortalarında karşımıza Arthur Miller olarak çıkan Adrien Brody filme çok güzel bir hava katıyor. Ancak filmin oyuncular kısmında övülmesi gereken kişi tabii ki Ana de Armas.

Blonde Film Yorumu:

“Blonde sarsıcı, kasvetli ve sert yapısıyla Marilyn Monroe’nun hikayesini son derece orijinal bir şekilde işliyor, cesur ve akıcı anlatımıyla sinema dünyasındaki sağlam yerini alıyor.”

Tuyann.com olarak Ana de Armas’ın Marilyn Monroe’yu yaşadığı, Andrew Dominik’in eşsiz yorumunu izlemenizi tavsiye ediyoruz. Ayrıca Netflix kütüphanesini ve orijinal yapımlarını düşündüğümüz zaman Blonde, platformda kolayca sıyrılarak şimdiye kadar Netflix orijinal imzalı işlerin en iyilerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan Netflix filmleri için gelişme olduğunu söyleyebilir hatta biraz ilerisine giderek, Blonde filminin Netflix’e güzel ödüller getireceğini söyleyebiliriz.

Blonde film incelemesi yazımız burada sona eriyor ancak ilerleyen süreçti Blonde filmi için spoiler içeren daha geniş bir incelemeye yer vermeyi düşünüyoruz.

 

The post Blonde Film İncelemesi: Konusu ve Oyuncuları appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/blonde-film-incelemesi-konusu-ve-oyunculari/feed/ 0
Into the Wild Film Konusu ve Yorumu: https://tuyann.com/into-the-wild-film-konusu-ve-yorumu/ https://tuyann.com/into-the-wild-film-konusu-ve-yorumu/#respond Tue, 24 May 2022 17:44:28 +0000 https://tuyann.com/?p=4968 Into the Wild Film Konusu ve Yorumu: Into the Wild film konusu, Into the Wild film yorumu şeklinde iki konuyu değindiğimiz içeriğimizde spoiler yoktur. Filmin seyir zevkini bozacak detaylar yer almamaktadır. Into the Wild film analizi ve film konusu kısmından önce sizlere filmle ilgili bir ön bilgi vermek istiyoruz. Öncelikle ülkemizde “Özgürlük Yolu” olarak bilinen […]

The post Into the Wild Film Konusu ve Yorumu: appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Into the Wild Film Konusu ve Yorumu:

Into the Wild film konusu, Into the Wild film yorumu şeklinde iki konuyu değindiğimiz içeriğimizde spoiler yoktur. Filmin seyir zevkini bozacak detaylar yer almamaktadır.

Into the Wild film analizi ve film konusu kısmından önce sizlere filmle ilgili bir ön bilgi vermek istiyoruz. Öncelikle ülkemizde “Özgürlük Yolu” olarak bilinen film aslında “Vahşi Doğaya Doğru” anlamına gelmekte. 1996 Yılında yayınlanan Into the Wild kitabıyla aynı ismi taşıyor ve aynı şekilde uyarlanıyor. Kitapta filmde muhteşem bir hikayeye dayanıyor, bu hikaye Christopher McCandless’in gerçek hikayesi.

Kitabın yazarı Jon Krakuer filmde de Sean Penn ile birlikte senaryoda yer alıyor. Christopher McCandless’in etkileyici hikayesi hem kitap hem film olarak da oldukça başarılı.

Into the Wild filminin konusunda spoiler yoktur.

Into the Wild Film Konusu

Into the Wild filmi yukarıda bahsettiğim gibi Christopher McCandless’in gerçek hikayesinden uyarlanıyor. Chris, üniversiteden mezun olduktan sonra sürekli düşünülen ama asla gerçekleştirilemeyen bir eylemi gerçekleştiriyor. Birikim fonundaki tüm parayı bağışladıktan sonra tek başına muhteşem bir serüvene atılıyor. Alaska’ya gidip doğada tek başına yaşamak için çıktığı bu serüvende ona eşlik eden en kıymetli eşyaları kitapları.

Chris’in bu yolculuğa çıkma sebepleri ve dünya görüşü filmin kilit noktalarını oluşturuyor. Ailesi yönünden şanssız ve şanslı diyebileceğimiz bir kişi. Ailesi gayet varlıklı ve istediği her şeye neredeyse ona sunabilecek insanlar ancak ailenin sırları onu tüm her şeyden soğutuyor. Baskıcı diyebileceğimiz bir baba figürü yer alıyor hikayesinde ve ek olarak ailenin bazı sırları var. Bunlar spoiler olabileceğinden dolayı sırlara girmiyoruz.

Kısacası Chris, ailesinin istediği gibi üniversiteden mezun oluyor ancak buradan sonrasını devam ettirmek yerine kendi istediği gibi yaşamayı seçerek, vahşi doğada Alaska’da yaşamayı seçiyor. Seçtiği bu yaşama kendisine yeni bir isim koyarak başlıyor. O artık, Alexander Supertramp.

Chris’in yolculuğu sadece Alaska değil, oraya gidene kadar başından geçen tüm her şey hem gerçekten yaşanmış bu hikayeyi etkileyici kılıyor hem de daha bir anlamlı oluyor. Chris, yolda çeşitli insanlarla tanışıyor ve onlarla kısa süreli bazı şeyler paylaşıyor. Böylece serüven boyunca birçok karakterin hikayesine tanıklık ediyoruz.

İlgini Çekebilecek başka bir film önerisi: Gri Kurt Film Konusu

into-the-wild-film-konusu

Into the Wild Film Yorumu

Into the Wild film incelemesi yapacağımız bu kısımda filmle ilgili görüşlerimizi ve bazı detayları paylaşmış olacağız.

Başlangıçta diyebileceğim en net şey bu film benim için gerçek bir film diyebileceğim yapımlardan bir tanesi. Günümüz tarihinden baktığımız zaman biraz eskimiş gibi görünüyor olabilir ancak kesinlikle öyle bir şey yok. Bazı filmler bittiğinde, “Gerçekten bir film izledim az önce.” Diye düşünürüz. Bu film tam olarak o hissiyatı veren filmlerden bir tanesi.

Chris’in yaptığı şeylerin elbette bir anlamı var. Güç, para ve modern insanın modern yaşamının getirdiği hiçbir şey onun için önemli değil. Chris, sevgi eksikliği çeken bir genç ve bunun kaynağı elbette ailesi ve çevresi. Varlıklı bir aileden geliyor olmasına rağmen elinde bulundurduğu güç ve paranın kendisi için hiçbir şey ifade edememesi belki de onun içinde bir sorundu. Ancak hayatın anlamını ya da hayatı yaşamanın nasıl değerli bir şey olacağı sorusu daha önemliydi.

Chris, bu soruyu cevaplamak ve elbette kendisini ifade edebilmek için bu 2 yıllık serüvene atılıyor. Filmin gerçekçiliği sadece hikayeden değil, Sean Penn’inde katkılarıyla sağlamlaşıyor. Abartı olan hiçbir durumun olmadığı gerçekçi ancak bir o kadar sıcak ve güvenilir bir hikayenin zeminleri bu şekilde hazırlanıyor.

Film Chris’in yolculuğunu bölümlere ayırarak sunuyor. Burada kendini gerçekleştirme diyebileceğimiz kısma kadar birçok anlamda insan hayatına paralel giden öğretiler ile birlikte bu genç adamın hikayesine tanıklık ediyoruz. İlk bölümlerde Chris ne istediğine karar veriyor diyebilirim. Ya da bir şeyleri fark ediyor ve hayatın böyle olmaması gerektiğini sorguluyor. Burada kazandığı farkındalığı onun cesaretiyle birleştiğinde bu serüvene atıldığını gözlemliyoruz.

Chris’in yolculuğu doğaya dönüş olarak düşünülse de biraz da kaçış oluyor. Chris, tüm her şeyden, hayatındaki tüm olumsuzluklardan ve kargaşalardan doğaya doğru kaçıyor.

Alaska’ya ulaşmadan yolda yaşadığı şeyler bir o kadar kıymetli. Karşısına çıkan bütün herkes son derece gerçek ve samimi hikayelere sahipler. Tüm bu yan karakterlerin filmi olan katkısı gerçekten çok büyük. Chris’in bu yolculukta onlardan kazandığı birçok öğretinin yanı sıra muhteşem deneyimler tadıyor. Asla yapmasına gerek olmayan ve normal şartlarda yapmayacağı işleri deneyimliyor, yolculuk seçimi olarak kaçak trene biniyor. Tüm bu yeni deneyimler, onun kendisini keşfetmek ya da kendisini aramak için çıktığı bu yolculukta, inanılmaz bir katkı sağlıyor.

İlgini çekebilecek başka bir film önerisi: Kurdun Derisi: Bajo La Piel de Lobo

into-the-wild-film-incelemesi

Into the Wild İncelemesi spoiler bölüm

Chris, mutluluğun anlamını ararken sık sık onun bu konuyla ilgili görüşlerini de izliyoruz. Örnek olarak “her şey mutluluk olabilir, doğada olabilir, mutluluk sadece bu değildir.” Tarzında bazı replikleri var ancak aklıma şu an gelmiyor. Chris, kendini ve mutluluğu aradığı bu yolculuğun son kısmında Alaska’ya uğrayacak. Filmin vahşi doğada hayatta kalma kısmını ilgilendiren bu son sahnede insanların yalnızlığıyla ilgili harika gösterimler mevcut. Yalnızlığı zaten bu yolculuğa çıkarak kendisinin seçtiği aşikar bir şey. Mutlu olma kısmına gelirsek, Chris’in Alaska’da aslında mutlu olduğunu görebiliyoruz ama bu mutluluk elbette sonsuza kadar sürmüyor. Chris, bana kalırsa filmin son bölümünden önce aradığı zaten bulmuştu ve Alaska’ya da mutlu olarak gitmişti. Alaska’ya giderken doğru dürüst hazırlanmadığını biliyoruz ve bunu kendisinin seçip seçmediği biraz karışık. Bu serüvenin son haresi olan Alaska için filmde bazı küçük denemeler yapmıştı, tırmanış gibi. Ancak erzak yönünden yanında sadece doğru hatırlıyorsam 5 kilo pirinç ve birkaç şey daha almıştı. Ek olarak, son otostop çektiğinde kendisini oraya bırakan kişinin dediklerine göre, Alaska şartlarına uygun değildi. Hatta adam ona bir çizme vermişti.

Yani Chris, kıyafet olarak, erzak olarak kesinlikle Alaska’da vahşi doğada hayatta kalmak için hazırlanmamıştı. Ama hikayesinde, kendini arama ve mutluluğu bulma kısmında aslında Alaska için hazırlanıyordu yani en azından ruhen. Hayatındaki mutsuzluğa, ailevi sorunlarına karşı kendisini bu yolculukla ifade ediyordu.

Chris’in yanına aldığı kitaplarda Alaska üzerine okumalar yapmanın yanı sıra Jack London okuduğunu da görüyoruz. Bu muhteşem yazarın da kendisine bir şekilde ilham verdiği zaten açık. Hatta filmde “Vahşetin Çağrısı” kitabını okurken kendisini görmüştük.

Chris’i çağıran vahşi doğa kendisine muhteşem bir hoşgörüyle yaklaşacak değildi ve öyle de oldu. Alaska’da kaldığı 4 ay boyunca yalnızlığı ve mutluluğu üzerine düşünürsek, Christopher gerçekte de bu yolculuğu bitirmek istemiş ancak yapamamıştı. Filmde de bunu görüyoruz zaten. Yeteri kadar bilgisinin olmaması, cesareti ve zekasıyla çıktığı bu yolculuktan dönmesine engel oldu.

“Mutluluk sadece paylaşınca gerçektir.”

Into the Wild Film Oyuncuları

Emile Hirsch – Christopher McCandless
Marcia Gay Harden – Billie McCandless
William Hurt – Walt McCandless
Jena Malone – Carine McCandless
Catherine Keener – Jan Burres
Brian Dierker – Rainey
Vince Vaughn – Wayne Westerberg
Zach Galifianakis – Kevin
Kristen Stewart – Tracy
Hal Holbrook – Ron
Steven Wiig – Ranger Steve Koehler
Jim Gallien – Kendisi

Emile Hirsch’ın filmin çoğunluğunda yalnız başına oynadığından kendisine bir parantez açmak lazım gelir. Emile, bu rolü tam anlamıyla yaşayarak oynuyor. Emile karakterin her bir duygusunu gerçekçi bir şekilde yansıtırken, Christopher rolüne ne kadar iyi girdiğini gösterecek bir özgüvenle oynamış. Özellikle McCandless’in son sahnesine oyunculuğuna bayıldığımı söyleyebilirim.
Yönetmen: Sean Penn
Yapımcı: Sean Penn
Senarist: John Krakauer – Sean Penn
Eser: Into the Wild (Jon Krakauer)
Müzik: Eddie Vedder

Filmin etkili olmasının başlıca sebeplerinden birisi de Sean Penn elbette. Filmde sunulan görsellik harika diyebileceğim türden ve kamera bu filmde çok şey anlatıyor!

Bu tarz film önerileri için: film önerileri

The post Into the Wild Film Konusu ve Yorumu: appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/into-the-wild-film-konusu-ve-yorumu/feed/ 0
Deep Water (2022) Film İncelemesi ve Konusu https://tuyann.com/deep-water-2022-film-incelemesi-ve-konusu/ https://tuyann.com/deep-water-2022-film-incelemesi-ve-konusu/#respond Fri, 18 Mar 2022 13:25:30 +0000 https://tuyann.com/?p=4924 Deep Water (2022) Film İncelemesi ve Konusu – Ben Affleck, Ana De Armas Merhaba, bu içeriğimizde Deep Water film incelemesi ve Deep Water film konusu yer alıyor. Amazon Prime üzerinden yayınlanan Deep Water filmi hakkında bütün bilgilere buradan erişebileceksiniz. Geçtiğimiz yıllarda, Deep Water filmi birkaç kez ertelendi ve en son Hulu’da yer aldı ardından da […]

The post Deep Water (2022) Film İncelemesi ve Konusu appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Deep Water (2022) Film İncelemesi ve Konusu – Ben Affleck, Ana De Armas

Merhaba, bu içeriğimizde Deep Water film incelemesi ve Deep Water film konusu yer alıyor. Amazon Prime üzerinden yayınlanan Deep Water filmi hakkında bütün bilgilere buradan erişebileceksiniz.

Geçtiğimiz yıllarda, Deep Water filmi birkaç kez ertelendi ve en son Hulu’da yer aldı ardından da Amozon Prime üzerinden global olarak yayınlandı. Bugün Amazon Prime üzerinden izleyebileceğiniz Deep Water filminin konusu ve oyuncuları aşağıda.

Deep Water Film Konusu

Deep Water film konusu bölümünde spoiler yoktur.

Deep Water, aynı isimli romandan uyarlanan psikolojik-gerilim filmi. Filmde, eşiyle arası pek iyi olmayan Vic Val Allen (Ben Affleck) ve onun sürekli yeni heyecanlar arayan, monoton hayattan sıkılmış eşi Melinda Van Allen (Ana De Armas) hayatlarına konuk oluyoruz. Deep Water filmi konu olarak bu birbirinden farklı insanların hikayesini anlatıyor. Melinda, eşi Vic’e göre oldukça farklı bir kadın. Hatta bu farklılık onun başka erkeklerle birlikte olmasına kadar gidebiliyor. Vic bunlara göz yumar gibi bir imaj çiziyor ve hatta bir nevi göz yumuyor diyebiliriz.

Bu bitmiş durumdaki evliliği kurtarmak isteyen Vic, karısına göre oldukça sıkıcı ve sıradan bir insan. Bunu sürekli vurgulayan Melinda, en sonunda Vic’in sıra dışı taraflarının ortaya çıkmasını sağlıyor. Filmin konusu genel itibariyle, saplantılı bir adam olan Vic’in yaptığı şeyler diyebilirim.

deep-water-film-konusu

Deep Water Film İncelemesi

Deep Water film incelemesi bölümünde, konu kısmında olduğu gibi spoiler yoktur.

Filmin fragmanlarından beri bekleyen birisi olarak aşağı yukarı bu tarz bir iş çıkacağını tahmin ediyordum. Film, psikolojik gerilim ve erotik türünde yer alıyor. Bu tarz filmler ya çok iyi olur ya çok kötü genellikle ortasına az rastlanır. İşte Deep Water, bu ortada kalan yapımlardan birisi olmayı başarmış.

Film için ne kötüydü ne iyiydi diyemem, zaten hikayesi buna elverişli değil. Sonuç olarak hikaye olabildiğince iyi işlenmiş görünüyor. Filmdeki erotizm çok yüksek değil ve gerilim de orta seviyede ilerliyor. Bunun dışında birçok sahnede biz aslında Vic’in psikolojisiyle uğraşıyor gibiyiz.

Film teknik anlamda görüntü olarak güzel görüntüler sunuyor ve filmin yönetmeni, Adrian Lyne tam olarak klişelerden yararlanmamış. Bu da filmin uzun süresinde birazcık sıkıyor. Gerilim filmlerinde şahsi fikrim kamera kullanımının çok önemli olduğu yönünde.

Deep Water’da öyle muhteşem bir anlatımla beni geren sahneler olmadı. Ancak bazı olaylarda gerçekten kameranın kullanımını beğendiğimi söyleyebilirim. Özellikle Ana De Armas’ı kapsayan birkaç sahnede kamera kullanımıyla güzel bir anlatım sergilenmiş. Bunlardan birisi Ana De Armas’ın sarhoş olduğu sahnelerin birisinde yer alıyor.

Kısacası ortalama bir film olan Deep Water, farklı bir tür izlemek isteyenler için izlenebilir. Bu filmde, Ben Affleck’in bazı halleri Gone Girl filmine benziyor. Hatta filmin sonu ve başındaki sekansta onu andırıyor, elbette film asla bir Gone Girl kalitesinde değil.

Gone Girl Film Konusu, buradan ulaşabilirsiniz.

Genel olarak Deep Water film yorumu: Film ortalama bir psikolojik gerilim filmi, bazı sahnelerde bu gerilimi oldukça iyi hissedebiliyoruz, bunun dışında erotik sahnelerde tahmin ettiğim gibi pek cesur olunmamış ancak bu bir eksik değil filmin ana amacı olan gerilim sağlanabiliyor. Bunun dışında filmin müzikleri çok iyiydi hatta bazı noktalarda film bu müzikle doruklara ulaşamadı. Bunun sebebi müziğin filmden daha iyi olması olabilir. Genel bugün farklı bir şeyler izleyeyim derseniz, film sizi üzmeyecektir. Ancak bu tarz ağır ve yavaş filmlerden hoşlanmıyorsanız, uzak durun.

Deep Water (2022) Oyuncular ve Yönetmen

Ben Affleck – Vic Van Allen
Ana De Armas – Melinda Van Allen
Tracy Letts – Don Wilson
Dash Mihok – Jonas Fernandez
Lil Rel Howery – Grant
Finn Wittrock – Tony Cameron
Jacob Elordi – Charlie De Lisle
Rachel Blanchard – Kristin Peterson
Brenden C.Miller – Joel Dash
Kristen Connolly – Kelly Winston

Yönetmen: Adrian Lyne
Senaryo: Zach Helm – Sam Levinson
Uyarlama: Deep Water – Patricia Highsmith
Müzik: Marco Beltrami

Deep Water filmini nereden izleyebilirim?
– Amazon Prime üzerinden izleyebilirsiniz.

The post Deep Water (2022) Film İncelemesi ve Konusu appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/deep-water-2022-film-incelemesi-ve-konusu/feed/ 0
The Batman İncelemesi: Hikayesi, Süresi Kadar Büyük Değil https://tuyann.com/the-batman-incelemesi-hikayesi-suresi-kadar-buyuk-degil/ https://tuyann.com/the-batman-incelemesi-hikayesi-suresi-kadar-buyuk-degil/#comments Sun, 06 Mar 2022 10:34:17 +0000 https://tuyann.com/?p=4899 The Batman İncelemesi: Hikayesi, Süresi Kadar Büyük Değil The Batman incelemesi spoilersızdır. Uzun zamandır kavuşmayı beklediğimiz The Batman filmine sonunda kavuştuk. Matt Reeves’ın vizyonunu tamamladığını görmek sevindiriciydi. The Batman film yorumları, The Batman film incelemesi içinde, önce filmi genel hatlarıyla ele alacağız ve sonrasında, Robert Pattinson’ın rolde nasıl olduğuna değineceğiz. Vakti olmayanlar için The Batman […]

The post The Batman İncelemesi: Hikayesi, Süresi Kadar Büyük Değil appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
The Batman İncelemesi: Hikayesi, Süresi Kadar Büyük Değil

The Batman incelemesi spoilersızdır.

Uzun zamandır kavuşmayı beklediğimiz The Batman filmine sonunda kavuştuk. Matt Reeves’ın vizyonunu tamamladığını görmek sevindiriciydi. The Batman film yorumları, The Batman film incelemesi içinde, önce filmi genel hatlarıyla ele alacağız ve sonrasında, Robert Pattinson’ın rolde nasıl olduğuna değineceğiz.

the-batman-incelemesi-

Vakti olmayanlar için The Batman film yorumu özeti: Eksisi artısıyla iyi denilecek bir dedektiflik hikayesi, güzel müzikler ve muhteşem bir sinematografi sunuyor. Bunun yanı sıra, Matt Reeves’ın Batman’i ele alış biçimine Robert Pattinson iyi bir uyum sağlıyor. Batman rolüne yakışıyor. Vahşi ve sert dövüşen, karizmatik ve ciddi bir Batman filmde yer alıyor. Gotham, muhteşem tasvir ediliyor ve harika bir atmosfer sunuyor. Bunun yanı sıra hikayenin 3 saatlik süreyle yeterince dolu olmayışı, süreye rağmen kopukluklar olması filmin en büyük sorunlarından birisi. Bu sorunlar öyle ki temelde filmin bütün amacına bir saldırı düzenliyor ve muhteşem sonuçlanabilecek hikayeyi resmen yırtıp atıyor… Matt Reeves’ın yönettiği, Robert Pattinson’ın oynadığı The Batman filminin maalesef hikayesi, süresi kadar büyük değildi…

The Batman Film İncelemesi

The Batman, bize sinemada görmek istediğimiz Batman’i vermek için doğru temelleri atan ancak tam anlamıyla başarıya ulaşamayan bir yapım. Bunu başta belirtmek istiyorum. Filmde Batman’in dedektiflik yönlerine değinileceğini vizyona girmeden önce biliyorduk. Bunun için oldukça heyecanlıydım ancak bu dedektiflik hikayesinin yarı yarıya iyi olduğunu söylemem gerekiyor.

Matt Reeves’ın, The Batman için yazdığı dedektiflik hikayesi, karakterin külliyatına tam olarak uygun ilerlemiyor. Batman, her ne kadar tek çalışmaya yönelik yazılmış olsa da yardım aldığını görüyoruz. Zaten bu beklenmeyen bir şey değil ancak dedektiflik yaparken daha doğru sonuçlara kendi başına daha farklı ulaşması gerekiyordu. Gereken yerlerde yardım alması normal ancak malum bilmecenin inatla o yöne yorumlanması saçmaydı. (izleyenler bu kısmı anlayacaktır, spoiler olmaması için detay vermiyorum.)

Yine de genel anlamda beyazperde de bu şekilde dedektiflik yapan bir Batman görmemiştik, Matt Reeves, karakteri ele alış biçiminde Batman’in bu yönünü ortaya çıkarmış. Standart sinema izleyicisi gözüyle de başyapıt olmasa da güzel bir hikayeye dönüşmüş.

Filmde gördüğümüz Bruce Wayne, şimdiye kadar belki de en depresif yorumdu. Reeves, burada daha cesur adımlar atmaya çalışmış ve milyarder Bruce Wayne’i çok fazla travmayla yoğurmuş. Elbette, Bruce’un travmaları alışık olduğumuz bir şey. Üstünden hiçbir şekilde atmadığını ve bazı hassasiyetlerinin bu çocukluk travmasından kaynaklandığını biliyoruz.

Batman’in karanlık yapısını Bruce üzerinde aşırı travmatik olarak göstermek ve onu bitmek bilmeyen bir bunalıma sokmak, Bruce Wayne’in bazı yönlerinden uzak olmasını sağlamış.

Genel hatlarıyla karakter Batman’e uygun yazılmış olmakla birlikte, Reeves’ın bu konudaki yorumunu beğendim. Sonuç olarak hem Bruce Wayne’e uzanan hem de Batman’e uzanan travmalar ve bu hüzünler, vahşi ve korkunç bir Batman ortaya çıkartıyor. Bu da aslında bizim istediğimiz, karanlıkların adamı, az konuşan çok iş yapan Batman’e dönüştürme yolunun başlangıcı.

The Batman Film Yorumu, Matt Reeves’ın Kötüler Şöleni?

Hikayenin ana hatlarında Bruce Wayne aşırı geri planda kalıp 2 saat 55 dakikalık sürede yeterince işlenmemiş, bunun yerine bolca Batman gösterilmiş. Bu konuda hikayeye yardımcı olması açısından Bruce Wayne’in yararlı olabileceği konular başka şekilde kullanıldı. Bunlarla ilgili birçok fikir üretmek mümkün ancak Reeves’ın vizyonu bu şekilde ilerliyor… Bu sebepten ötürü, neden Bruce Wayne’i böyle kullandın demek yerine, bu şekilde ne kadar verimli olmuş, filmde ne kadar iyi durmuş onu yorumlamak lazım.

Genel hatlarıyla hikaye güzel bir kötü karakter barındırıyor ancak bu noktada karakterden doğan değil, filmin genel motivasyonundan doğan eksiklikler mevcut. Riddler, ilk film için Reeves’ın seçtiği düşman. Düşman seçimi güzel ancak Reeves’ın bize yıllar önce söylediği, “kötüler şöleni…” bunu pek göremedik. Evet, filmde Falcone ve Penguin vardı ancak onları bir suç işlerken ya da gerçekten korkulması gereken kimlikler olarak sığ bile olsa tatmin eden bir yorum yapılmadı.

the-batman-riddler

Bu yüzden Reeves’in kastettiği kötüler şöleninin, Gotham üzerindeki suçluları göstermek olduğunu görmüş olduk. Olsun, Reeves, çocukluğundan beri göstermek istediği Batman’i sunuyordu sonuçta 😉

Riddler’ın motivasyonu ve onun adımlarının sonuçlarıyla ilgili spoiler olmadan konuşmak maalesef mümkün değil. Bu yüzden kısaca aktaracak olursam, Riddler DC için harika bir kötü karakter olma potansiyeliyle açılış yapıyor ancak maalesef sonuca ulaşmıyor.

Hikayenin temel sorunları aslında burada yer alıyor ve Reeves’ın 3 saatlik anlatımı bu yüzden yeterli kalmıyor.

The Batman filmi Teknik Açıdan ne sunuyor?

Filmi teknik anlamda ele alacak olursak film gerçekten muazzam bir sinematografi sunuyor. Bu gerçekten izleyiciyi bazı noktalarda filmin mükemmel olduğuna inandırabilir. Reeves, bolca sinematografi kasmış ve bunun sonucunda, “İşte ben Matt Reeves ve ben gerçek bir film yapımcısıyım.” Demiş Bolca epik sekans barındıran filmin aksiyon sahnelerine gelecek olursak, burada Batman’in 2 yıllık bir amatör olduğunu rahatlıkla görüyoruz.

the-batman-inceleme

The Batman filminde, bildiğiniz üzere Batman’in orijin başlangıç hikayesi anlatılmıyor. Bunun yerine direkt olarak 2 yıllık bir Batman izliyoruz. Aksiyon sahnelerine bu çok yansıyor. Burada dövüş sahnelerini ele alırsak bunlar olabilecek şeyler ancak Batman bir Peter Parker değildir ve bu kadar fazla amatörlüğü kaldırmaz. Reeves, cidden karakterin külliyatına saygıyla yaklaşırken burada bazı hatalar yapmış.

Aksiyon sahnelerinin çoğunluğunda Batman’in vahşi dövüş stilini görüyoruz. Robert Pattinson’un Batman’i bu yüzden aslında sinemada görmeyi seveceğimiz bir Batman portresi çiziyor.

Reeves’ın aksiyon sahneleri çekim tekniği olarak benim hoşuma giden bir tarzda net gösteriliyor. Kamera açısında bu bağlamda bir kaçınma yok ve karanlığın yardımıyla bu sahneler görkemli bir hale geliyor.

Son zamanlarda sinema üzerine konuşan insanların, hangi filmden çıktıklarına bakmaksızın “renk paletleri iyiydi ha” sözlerine katılmakla birlikte ekleme yapmak istiyorum. Reeves, atmosferi yüksek görkemli sahneler çekerken renk paleti konusunda muazzam işler çıkartıyor, bu gerçekten renkleri senaryo yazar gibi konuşturma olmuş. Lakin burada görüntü yönetmenin bu atmosferin yükseltilmesindeki büyük payını ve filme her anlamda kattığı havayı es geçmeyelim.

Dune filminin de görüntü yönetmenliğini yapan, Greig Fraser kariyerine güzel bir iş daha eklemiş…

Teknik ve hikaye anlamında genel özetiyle film asla bir başyapıt değil, bu konuda abartılı yorumlara itibar etmeyiniz. Hikayede birçok boşluk var ve Reeves’in 3 saatlik filmde bu boşlukları doldurmasını beklerdim. Film ikinci yarısı itibariyle, sonuca varırken baştaki stabil gidişatı hızlandırıp bozuyor. Bunun yanı sıra filmle ilgili doruk noktası tartışmasına bir yerde bende katılıyorum. Filmde bir climax olmadığı için değil filmde bu tür sahneler bolca olduğu için, finalde bu doruğu hissetmiyoruz. Film zaten süresi boyunca genel olarak stabil ilerleyip, bir noktada hızlanıyor ancak hızlanmanın sonunda aynı stabil ilerleyiş devam ediyor. The Batman filminde, bolca doruk noktası olduğu için final tam anlamıyla doruklara ulaşamıyor.

Robert Pattinson Nasıl Bir Batman?

robert-pattinson-batman

Robert Pattinson gerçekten rolde güzel duruyor ancak eksik bir şeyler hissediyoruz. Bu konuda karakterin genel olarak yazılış biçimi aslında Robert’in oyunculuğuyla tam anlamıyla uyuyor, herhangi bir sıkıntı yok. Sadece bu film bana bir Ben Affleck etkisi yaratmadı.

Örnek olarak solo bir filmde yer almayan Ben Affleck’in Batman’i izlerken, işte bu gerçek Batman ve en iyisi! Diyorduk. Robert Pattinson için bazı sahnelerde bunu düşünüyor bazen de hayır, hala Affleck daha iyi bir Batman ve Rob’un en az bir filme daha ihtiyacı var diyoruz.

Öte yandan Matt Reeves’ın istediği bu vahşi ve gerilim dolu Batman’i gerçek anlamda güzel canlandırmış ve sinemada gördüğümüz en iyi Batman oyuncularından birisi olmuş.

İLGİNİ ÇEKEBİLİR: Robert Pattinson Kimdir?

Robert Pattinson, Bruce Wayne olarak nasıldı?

robert-pattinson-bruce-wayne

robert-pattinson-bruce-wayne

Bruce Wayne, alışık olduğumuz gibi değildi. Reeves’ın bu konuda cesur ancak tartışmaya açık adımlar attığını söyleyebilirim. Robert’in Bruce Wayne performansı, kendisine yazılandan ötürü de (ki bu kendi tercihiydi Reeves’e bu fikri kendisi vermiş.) Olmamış dedirtiyor.

Dikkat! Bu kısım küçük bir spoiler içeriyor, spoilersız kısım biraz aşağıda devam ediyor!

Matt Reeves’in Thomas Wayne ve Martha Wayne

Matt Reeves, genel olarak Batman karakteri için farklı adımlar atmak istemiş. Bunu Thomas Wayne ve Martha Wayne hikayesinde görüyoruz. Hikayeye göre Falcone, Bruce’a babasının kendisine birisini öldürttüğünü söylüyor. Bu kişinin kim olduğunu izleyenler biliyor ancak spoiler uyarısına rağmen, belki küçük bir tüyo almak isteyenler olur diye belirtmiyorum. Gotham’ın en zengin ve en iyi adamının bu şekilde beyazperde de ele alındığı daha önce hiç olmamıştı. Şaşkınlıklar içinde Thomas Wayne üzerindeki bu hikayeyi merak etmiş ve gerçekten acaba demiştik… Ta ki Reeves, bu konuda vitesi geriye takana kadar.

Bu hikayeyi Falcone’dan sonra bir de Alfred üzerinden dinliyoruz ve Thomas Wayne’in böyle olacağını bilmediğini, öldürmesini söylemediğini görüyoruz. Şimdi düşününce madem cesur adımlar atmak ve hikaye üzerinde ciddi değişimler yapmak istiyorsun, yap. Neden geri adım atıyorsun bu hikayeden? Eğer geri adım atacaksan, bu Thomas Wayne bu kadar akılsız mı? Falcone gibi biriyle işbirliği yapıp farklı bir sonuç mu bekliyor?

Hiç sanmıyorum. Matt Reeves, The Batman filminde “Bakın ben Thomas ve Martha için böyle bir hikaye düşünüyorum ama Batman’in geçmişi yapmama izin vermiyor.” Diyor.

Spoilersız Devam

The Batman filminin müzikleri nasıl olmuş?

The Batman filminin müziklerini Michael Giacchino yapıyor. Film müzik yönünden gerçekten son derece tatmin ediciydi. Batman için seçilen, Riddler’ın iş üstünde kullanılan müzikler gerçekten filme yakışmış. Matt Reeves’ın harika sinematografisiyle buluşan bu müzikler epik anları ortaya çıkarıyor. Müzik konusunda kesinlikle hiç şüphesiz olmuş bu iş.

Zoe Kravitz, Catwoman nasıldı?

the-batman-catwoman

Catwoman hususunda büyük hayal kırıklıkları olduğunu söylemeye gerek yok. The Batman filminde cast seçimlerinin bazıları gerçekten memnun ediciyken Zoe Kravitz tarafından canlandırılan Catwoman için bu geçerli değil. Role daha uygun birisinin oynaması gerekiyordu ve hikayeye sokuluş tarzı da gerçekten içi dolu bir sebep değildi.

The Batman filminde, Catwoman zaten oyuncu seçimiyle birlikte kesinlikle sınıfta kalıyor. Bir kere karakterin kendisini yansıtamayan bir Kravitz mevcut. Öte yandan hikaye bağlamında da Catwoman hiçbir şekilde yeterli değildi. Hikayeye gereksiz bir sebepten giriyor ve Batman’e göstermelik bir yardımda bulunuyor, hepsi bu. Bunun dışında birinci filme bu şekilde gelecekse hiç gelmese de olurdu.

The Batman filminde Gotham nasıldı?

Reeves’ın hakkını sonuna kadar vermek gerekiyor. Gotham için çekimleri başka ülkelerde yaparak kendi çapında filme başka bir boyut kazandırmış. Gotham görüntü ve atmosfer olarak muazzam olmuş. Keşke atmosfer olarak muazzam olan bu Gotham, daha dolu bir hale gelebilseymiş.

The Batman film incelemesi bu kadardı. Filmi izlemeyi düşünüp arada kalanlardan mısın? Batman karakterini seviyorsan mutlaka izlemen gerekiyor. Hayır, ben Batman’i sevmiyorum ancak film izlemeyi seviyorum diyorsan, mutlaka izlemen gerekiyor. Kesin olarak sinemalarda görülmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.

the-batman-matt-reeves-mektup

The post The Batman İncelemesi: Hikayesi, Süresi Kadar Büyük Değil appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/the-batman-incelemesi-hikayesi-suresi-kadar-buyuk-degil/feed/ 1
2021 En İyi Filmler –  2021 Yılında Neler İzledik? https://tuyann.com/2021-en-iyi-filmler-2021-yilinda-neler-izledik/ https://tuyann.com/2021-en-iyi-filmler-2021-yilinda-neler-izledik/#respond Tue, 25 Jan 2022 09:21:52 +0000 https://tuyann.com/?p=4876 2021 En İyi Filmler –  2021 Yılında Neler İzledik? Tekrardan bir yılı geride bırakırken 2021 yılında vizyona giren en iyi filmlerin listesini sizlerle paylaşıyoruz. Filmlerin listelenme sırası bizim kendi görüşlerimizdendir. Listemizde bu defa 10 filme yer verdik. 2021’de Çıkan En İyi Filmler 2021 yılında vizyona giren birçok film oldu. Pandemi olmasına rağmen 2021 yılı sinemanın […]

The post 2021 En İyi Filmler –  2021 Yılında Neler İzledik? appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
2021 En İyi Filmler –  2021 Yılında Neler İzledik?

Tekrardan bir yılı geride bırakırken 2021 yılında vizyona giren en iyi filmlerin listesini sizlerle paylaşıyoruz. Filmlerin listelenme sırası bizim kendi görüşlerimizdendir. Listemizde bu defa 10 filme yer verdik.

2021’de Çıkan En İyi Filmler

2021 yılında vizyona giren birçok film oldu. Pandemi olmasına rağmen 2021 yılı sinemanın eksik kaldığı bir yıl değildi. Listemizde 10 filme yer vermiş olsak da listeye giremeyen ancak güzel olan bazı filmlerle başlamak istiyorum.

2021’de çıkan en iyi on film listemize giremese de güzel olan bazı filmler: 2021 en iyi filmler listemiz

Coda filmi listemize giremeyen ancak bizim gözümüzde izlemeye değer yapımlardan bir tanesiydi. Coda, Apple TV+ platformu için yapılan bir drama-komedi filmi. Filmde bize genç bir kızın hayatından kesitler izletiliyor. 17 yaşındaki Ruby’nin ailesinin tamamı işitme engelli ve bu ailede sadece kendisi işitiyor. Genç kızın aile yaşamı güzelce dramatize ediliyor ve sunuluyor. Ailesine yardım eden ve aynı zamanda okula giden Ruby, günün birinde okulda koroya katılıyor ve hayatı değişiyor.

Spencer filmi bir dönem filmi olarak karşımıza çıkıyor. Filmin başrolünde Kristen Stewart yer alıyor. Pablo Larrian’in yönettiği dönem filmi, listemize giremeyen ancak izlemeye değer yapımlardan birisi.

Prens Charles ile evlenen Diana Frances’ın hayatını ele alan filmde, Lady Diana’nın dışarıdan güzel ve görkemli gözüken hayatından şikayetlerini görüyoruz. Diana, Prens Charles ile olan evliliğini bitirme kararı alıyor.

King Richard: Listemize geç izlenmesinin etkisiyle de giremeyen King Richard filmi 2021 yılında izlediğimiz en iyi filmlerden birisiydi. Will Smith’in yer aldığı King Richard filmi Serena ve Venus kardeşleri, tenis konusunda sürekli destekleyen babaları Richard Williams’ı konu ediniyor. Oldukça başarılı bir iş.

2021 en iyi filmler listemize ve buraya almadığımız güzel filmlerde olmuştu.
2020 yılı için yaptığımız bazı film önerileri: 2020 En İyi Filmler
2019 yılı için seçtiğimiz filmler listesi: 2019 En İyi Filmler

2021 En İyi Filmler Listesi:

10- Tick, tick… BOOM!

2021-en-iyi-filmler-tick-tick-boom

10.sırada yer alan filmimiz bir Netflix yapımı. Tick, Tick…Boom! Filminin yönetmen koltuğunda Lin-Manuel Miranda yer alıyor. Andrew Garfield, Bradley Whitford ve Vanessa Hudgens filmin başrollerinde yer alıyor. Jonathan Larson’ın otobiyografik oyunundan beyaz perdeye uyarlanan filmin senaristleri içinde Jonathan Larson’da yer almakta.

Film konu olarak 1990’lı yıllarda geçiyor ve müzik yapmak isteyen, besteler yapan Jon’un hikayesini anlatıyor. Filmde sadece Jon’un girdiği bu yolu değil aynı zamanda kendi hayatı ve kariyeri üzerine yaptığı seçimleri sorguladığını görüyoruz.

9- The French Dispatch – Fransız Postası

2021-en-iyi-filmler-fransiz-postasi

Listenin 9.sırasında yer alan Fransız Postası oldukça farklı bir havaya sahip. Filmin yönetmen koltuğunda Wes Anderson yer alırken, senaryoda da imzası bulunuyor. Filmde kurgusal bir şehrin gazetesinin editörünün ani ölümüyle birtakım olaylar dizesi başlıyor.

8- Nightmare Alley – Kabus Sokağı

nigthmare alley

8.Sırada yer alan filmimiz aynı isimli 1946 yılında çıkan romandan uyarlanıyor. Filmin zengin kadrosu ilk bakışta zaten dikkatleri üzerine çekiyor. Bradley Cooper, Cate Blanchett filmin ana kadrosuna yer alırken, Richard Dale Jenkins ve Willem Dafoe onlara eşlik eden isimlerinden bazıları. İnsanları manipüle yoluyla dolandıran Stan’ın bu işte ileriye gitmesini konu alır film.

7- The Power of the Dog – Köpeğin Gücü

the-power-of-the-dog

Jane Campion tarafından yazılıp yönetilen film bir Netflix yapımı. Netflix yapımları içinde parlayan yıldızlardan birisi olan filmin başrolünde Benedict Cumberbatch, Kirsten Dunst gibi popüler isimler yer alıyor. Son yıllarda Western furyasının sinemaya tekrar göz kırptığı yapımlardan birisi olarak oldukça başarılı bulduğum bir iş.

Çiftlik sahibi iki kardeşten George’un oğlu genç yaşında dul kalan Rose ile evlendikten sonra olan olayları dramatize eder. (İnceleme konu yazısı geleceği için güncellenecek)

6- Licorice Pizza –

licorice pizza-2021-en-iyi-filmler

Paul Thomas Anderson’ın yönettiği komedi-drama filmi 70’lerde geçen içinde bolca mizah ve gönderme bulunan hoş bir hikaye. Sinemanın en sağlam isimlerinden birisi olan Paul Thomas Anderson, bu filminde de bir nevi geçmişe bir yolculuk yaptırıyor ve nostaljik bir aşk hikayesini gözler önüne seriyor. Aynı zamanda filmin senaryosunu yazan yönetmen, filmin yapımcılığını üstlenmekten geri durmamış.

5- House of Gucci – Gucci Ailesi

2021-en-iyi-filmler-house-of-gucci

Ridley Scott imzalı biyografik film bekleneni vermese de yine de güzel bir yapımdı. Maurizio Gucci’nin hayatını konu alan film onun ölümünden sonrasını işliyor. Ridley Scott, bu filmi için benim gözümdeki beklentiyi karşılamasa da filmin 2021 yılında gördüğüm en iyi filmlerden birisi olduğu gerçeği değişmeyecek.

Ailenin parçalanmasını dramatize eden filmin kadrosu tam anlamıyla bir yıldız geçidi diyebilirim. Filmde Al Pacino, Lady Gaga, Jared Leto, Adam Driver, Salma Hayek, Jeremy Irons gibi isimler yer alıyor.

Yıldızların her birini izlemek oldukça keyifli olsa da Jared Leto filme imzasını atmış diyebilirim.

4- West Side Story – Batı Yakasının Hikayesi

west-side-story

West Side Story filmi, modern bir Romeo Juliet hikayesi diyebileceğimiz harika bir işti. Steven Spielberg gibi büyük bir ustanın elinden çıktığı ilk dakikasında belli olan film adeta görsel ve müzikal bir şölen. 1961 Yılında aynı adla sinemaya taşınan eserden sonra oldukça cesur bir konuyu Steven Spielberg’in muhteşem bir şekilde anlattığını görebiliyoruz.

İki genç arasında yaşanan yasak aşkı konu alan film bunun yanı sıra iki farklı çetenin rekabetini bizlere sunuyor. Çeteler arasındaki bölge savaşı günden güne çoğalırken, Maria ve Tony’nin aşkı da büyür. Bu aşk, iki çete arasındaki gerilimi arttıracaktır.

3- The Last Duel – Son Düello

the-last-duel

Yönetmen: Ridley Scott
Yapımcılar: Ridley Scott, Nicole Holofcener, Matt Damon, Ben Affleck
Senaryo: Ben Affleck, Matt Damon ve Nicole Holofcener
Oyuncular: Matt Damon, Jodie Corner, Ben Affleck, Adam Driver

Yine Ridley Scott imzalı bir filmi 2021 en iyi filmler listemize alıyoruz. Ridley Scott’ın bu defa daha düşük bir beklentiyle izlenilen ancak Gucci Ailesine nazaran daha derli toplu ve düzgün bir filmi diyebilirim. The Last Duel filmi 2021’in her anlamda en iyi filmlerinden birisiydi.

İlk etapta bu tarz filmlere açlık duyulan bir dönemde gelmesi ve yönetmenin başarısının yanı sıra büyük bir kadrosunun olması filmi oldukça önemli bir yere taşıyor. Film konu olarak iki yakın dostun başına gelen olayları anlatıyor.

Normandiya’da yaşayan İskandinav ve Frenk kökenli Jean de Carrouges’in katıldığı bir savaştan dönüşü işleniyor. Savaştan dönen şövalyenin hayatı epey değişmiştir. Jacques le Gris isimli Norman beyi karısına tecavüz etmekle yargılanıyordur. Üstelik, le Gris ve Carrouges öncesinde çok yakın iki arkadaşlardır.

Detaylı konu için: The Last Duel Filmi Hakkında

2- Dune: Çöl Gezegeni

dune-2021-en-iyi-filmler

Yönetmen: Denis Villeneuve
Senaryo: Eric Roth, Jon Spaihts ve Denis Villeneuve
Oyuncular: Timothée Chalamet, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Josh Brolin, Stellen Skarsgard, Zendeya, Dave Bautista.

Şüphesiz 2021’e damga vuran filmlerin başında gelen Dune filmi aynı zamanda yılın en çok beklenen filmlerinden birisiydi. Dune, sinemaya çok önceden daha sağlam adapte edilmesi gereken eserlerin başında gelse de bu fırsat henüz yeni yakalanmış gibi görünüyor. (öncekiler eserin ihtişamı açısından bana göre yetersizdi)

Denis Villeneuve, Dune filmiyle bence mükemmel bir iş çıkardı ve serinin devamı için büyük bir heyecan uyandırdı. Hakkını her zaman alamadığını düşündüğüm yönetmenlerden birisiydi. Böyle uzun soluklu bir serinin kendisine emanet edilmesi oldukça doğru bir karar olmuş. Feodal yapıda imparatora bağlı ailelerin Arrakis’in yönetimi için hazır olduğu bir dönemde, Paul’un ailesi imparator tarafından bu göreve layık görülmüştür.

Arrakis, “baharat” sebebiyle son derece önemlidir. Bu kaynak bütün ailelerin gözünü diktiği Arrakis’in durumunun da sebebidir esasında. Paul ve ailesi son derece dikkatli davransalar da Arrakis için kendilerine kurulan tuzağa düşecekler ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

1- The Tragedy of Macbeth – Macbeth’in Trajedisi

the-tragedy-of-macbeth-2021-en-iyi-filmler

Yönetmen: Joel Coen
Senaryo: Joel Coen
Yapımcılar: Joel Coen, Robert Graf, Frances McDormand
Oyuncular: Denzel Washington, Frances McDormand, Corey Hawkins, Brendan Gleeson

Coen Kardeşler devrinin bittiğini gösteren ilk film olmakla birlikte Joel Coen’in Ethal Coen olmadan yönettiği ilk film. Filmin listemizin birinci sırasında yer almasının sebebi böyle bir eseri bu şekilde yorumlanması… 2021 en iyi filmler listesinin tepesine onu çıkarıyor.

The Ballad of Buster Scruggs – Coen Kardeşler

Öncelikle Denzel için hepimiz endişeliydik çünkü… Neyse, şimdi buralara girmeye gerek yok. Adam oynamış yani ama neyse… Joel Coen, William Shakespeare’in Macbeth’ine o kadar sadık kalmış ki… Defalarca kez sinemada ve oyunlarda gördüğümüz bu hikayeyi bu şekilde anlatabilmek muazzam bir yetenek olsa gerek.

Joel Coen muhteşem bir başarıya imza attı bu filmle. Siyahi Macbeth mi olur? Bu soruyu es geçin çünkü Denzel Washington öyle bir oynuyor ki… Efsane. Film her anlamda ve özellikle eserin bu kadar sağlam ve sadık şekilde uyarlanması konusunda sinema tarihinde asla unutulmayacak bir eser. Şimdiye kadar gördüğümüz en iyi Macbeth, daha iyisi de gelmez gibi duruyor bu eserin üstüne.

Eşsiz bir sinematografiye sahip film bu yılın benim için en iyi filmiydi. The Tragedy of Macbeth için yazı yayınlayacağımız için konusuna ve detaylarına pek girmiyoruz ve listemizi sonlandırıyoruz. Tüm övgüleri hak eden Macbeth’in Trajedisine eşsiz bir yorum getiren Joel Coen, kardeşi Ethal olmadan da güzel işler yapacağını göstermiş oldu.

Liste bizim şahsi görüşlerimizden oluşur ve sıralamanın bizim gözümüzde pek fazla önemi yoktur. Listeye girmeyen birçok güzel film izledik, 2021 pandemiye rağmen sinema için güzel bir yıl oldu.

The post 2021 En İyi Filmler –  2021 Yılında Neler İzledik? appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/2021-en-iyi-filmler-2021-yilinda-neler-izledik/feed/ 0
Winona Ryder Kimdir? Winona Ryder Filmleri ve Hayatı https://tuyann.com/winona-ryder-kimdir-winona-ryder-filmleri-ve-hayati/ https://tuyann.com/winona-ryder-kimdir-winona-ryder-filmleri-ve-hayati/#respond Thu, 11 Nov 2021 19:50:30 +0000 https://tuyann.com/?p=4845 Winona Ryder Kimdir? Winona Ryder Filmleri ve Hayatı Winona Ryder, şüphesiz hepimizin bir kez bile olsa izlediği bir oyuncu. Gençlik yıllarında magazinden düşmeyen, gençlerin en çok takip ettiği isimlerden birisi.  Bu içeriğimizde Winona Ryder kimdir? Bunu cevaplayacağız. Winona Ryder hakkında her şeyi bulabileceğiniz içeriğimizde Winona Ryder filmleri yer alacak. Hollywood’un genç yaşta şöhret olan isimlerinden […]

The post Winona Ryder Kimdir? Winona Ryder Filmleri ve Hayatı appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Winona Ryder Kimdir? Winona Ryder Filmleri ve Hayatı

Winona Ryder, şüphesiz hepimizin bir kez bile olsa izlediği bir oyuncu. Gençlik yıllarında magazinden düşmeyen, gençlerin en çok takip ettiği isimlerden birisi.  Bu içeriğimizde Winona Ryder kimdir? Bunu cevaplayacağız. Winona Ryder hakkında her şeyi bulabileceğiniz içeriğimizde Winona Ryder filmleri yer alacak.

Hollywood’un genç yaşta şöhret olan isimlerinden birisi olan Ryder, hayatı söz konusu olduğu zaman her bir dönemi ayrı bir macera diyebiliriz. Yaşadık en kralını yaşadık lafını bugün hakkıyla söyleyebilecek kişilerden birisidir kendisi. Winona Ryder, gençlik yıllarında magazine yansıyan krizleriyle ve aşk hayatıyla kendisinden çok söz ettirmiş olmasının yanı sıra, oynadığı filmler ve oyunculuğuyla da bunu başarmıştı. Kısacası özel bir hayat hikayesi olduğunu düşünüyorum.

Winona Ryder Kimdir?

winona-ryder-kimdir

winona-ryder-kimdir

Winona Ryder, 29 Ekim 1971 Yılında Minnesota ABD’de dünyaya geldi. Hollywood’un bir dönem en çok konuşulan oyuncularından birisi olan Winona şu sıralar oyunculuğun yanı sıra yapımcılıkta yapmakta. Gerçek adı Winona Laura Horowitz olan Winona Ryder, 1986 yılında sinemaya ilk adımını attı. Babası Michael Horowitz, Romanya’dan göç eden bir Yahudi aileden gelmeydi. Annesi Cindy Istas bir yazardı.

Doğduğu kasaba olan Winona kentinden ismini aldı. Henüz yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Kuzey Kaliforniya civarlarında bir çiftlikte yaşamaya başladılar.

Çiftlikte yaşam şartlarının kolay olmadığını söylememe gerek yok. Yaşadıkları bu çiftlikte elektrik bile yoktu. Ara sıra izlediği televizyon sayesinde sinema ve filmlerle tanışmıştı. Televizyondan izlediği kadarıyla filmlerin ve oyuncuların büyüsüne kapıldığını hissediyordu. Böylece Winona oyunculuğa ilgi duydu. Birkaç yıl sonra ailesi bu çiftlikten taşınıp Kaliforniya’ya yerleşti. Winona burada okula başladı.

Okul hayatı hiç beklediği gibi olmadı. Okulda çeşitli sorunlar yaşadı, okul arkadaşları onu erkek sanarak işkence ve eziyet ettiler. Onu hem erkek sanıyorlar hem eşcinsel sanıyorlardı. Winona burada çok fazla dayak yedi ve kötü anılar biriktirdi.

Ailesi onu okulda gördüğü bu eziyetler yüzünden başka bir okula gönderme kararı aldı. Bu karar Winona’nın hayatını değiştirecek bir karardı. San Francisco civarlarındaki American Conservatory Theatre’a başlayan Winona bu sayede oyunculuk için ilk basamakları çıkmaya başlamıştı.

Winona Ryder Filmleri

İlk filmi olan Lucas’ta Rina karakterine hayat vermişti. Rina karakteri şiir düşkünü genç bir kızdı. Film David Seltzer’in yönettiği bir romantik-komedi-dramaydı. Filmde Corey Haim, Kerri Green, Charlie Sheen gibi isimler yer alıyordu. Winona Ryder, ilk filmi için oldukça iyi bir çıkış yapmıştı.

winona-ryder-filmleri-lucas

winona-ryder-filmleri-lucas

Esasında ilk kez 1984 yılında Desert Bloom filminin seçmelerine katılmıştı ancak seçilmemişti. İlk filminden sonra Winona Laura Horowitz olan ismini değiştirmiş Winona Ryder yapmıştı. Ryder ismini ise babasının çok dinlediği Mick Ryder albümünden esinlenerek koymuştu kendisine.

Winona ilk filmi için oldukça iyi bir çıkış yakaladı demiştik. Bu filmin hemen ardından zaten Square Dance filminde yer alarak Gemma karakterine hayat vermişti. Gemma rolü oldukça iyi bir roldü. Aradan bir yıl sonra zaten hayatını tamamen değiştirecek olan filmin çekimlerine başlayacaktı.

Beetlejuice (Beter Böcek)

winona-ryder-beetlejuice

1988 yapımlı Beetlejuice (Beterböcek) filmiyle Tim Burton ile çalışacaktı. Henüz pek tanınmayan ve popüler olmayan bir oyuncuydu. Oyunculukta çok yeniydi ancak doğal yeteneği sayesinde Tim Burton gibi büyük bir yönetmenle çalışmaya fırsat bulmuştu. Kendisi şüphesiz en iyi performanslarından birisini Tim Burton’ın Beterböcek filminde sergilemişti.

 

1969

winona-ryder-filmleri-1969

Winona Ryder’ın başka bir filmi olan 1969 pek ses getirmese de onun rol aldığı filmlerden birisiydi. Filmin yönetmenliğini Ernest Thompson yapmıştı. Filmde Robert Downey Jr. Marriette Hartley kendisine işlek eden isimlerdi. Bu isimlerin yanı sıra filmde, Bruce Dern’de yer alıyordu.

Heathers (1988)

winona-ryder-heathers

Winona Ryder, Michael Lehmann’ın yönettiği kara komedi gençlik filminde Veronica Sawyer karakterine hayat verdi. Christian Slater, Shannen Doherty ve Kim Walker bu filmde ona eşlik eden isimlerdi. Sıradan bir gençlik filmi gibi görünen yapımda Winona izleyen herkesi etkilemeyi başarmıştı.

Bu filmde kendisi bir okulun bütün öğrencilerini öldürmeyi planlayan bir genç kızı oynuyordu. Birçok sinemasevere göre Winona Ryder’ın en iyi performansı hala bu filmdedir.

Ateş Topları (1989)

Yönetmenliğini Jim McBride’ın yaptığı Ateş Topları filminde de yer Alan Winona Ryder, Alec Baldwin ve Dennis Quaid gibi isimlerle oynadı. John Doe filmde onlara eşlik etmişti. Film drama-müzikal türündeydi. Jerry Lee Lewis’in biyografisine dayanan filmin senaryosunu yönetmen ve Jack Baran yazmıştı. Winona Ryder filmde 13 yaşındaki bir gelini canlandırmıştı.

Makas Eller (1990)

johnny-depp-winona-ryder

Winona Ryder, 1990 yılına geldiğimizde hayatı için bir dönüm noktasını yaşayacaktı. Tim Burton, onu önceki performansından dolayı beğenmişti. Edward Scissorhands filmi için kollarını sıvayan Burton, Johnny Depp ve Winona Ryder’ı başrollerine uygun gördü.  1990 Sonrasında Winona Ryder’ın hayatı bir daha eskisi gibi olmadı. Yükselmekte olan kariyeri bir anda en tepelere çıkmıştı. Makas Eller filmi oldukça büyük beğeni topladı ve herkes tarafından sevildi. Ancak filmin başarısının yanı sıra Johnny Depp ile olan aşkı bu filmin setinde başlamıştı.

Johnny Depp, Winona Ryder ve Tim Burton Yeniden Birlikte!

Winona Ryder Johnny Depp

Winona Ryder filmleri için kısa bir ara vermemiz gerekiyor bu bölümde. Bildiğiniz üzere Hollywood’un bir dönem en çok konuşulan aşk hikayesini bu ikili yazmıştı. Sitemizde daha önceden Johnny Depp ve Winona Ryder aşkını anlatmıştık.

Buradan o yazıyı okuyabilir, sonrasında ise buraya geri dönebilirsiniz.
Johnny Depp ve Winona Ryder Aşkı

Johnny Depp ile aşk yaşamaya başladığı zaman 90’ların en çok sevilen iki ismi haline gelmişlerdi. Winona henüz 18 yaşındaydı bu aşk yaşanırken. Ailesi Johnny Depp’in hayatını iyi bildikleri için bu ilişkiye karşıydılar. Depp, Winona’yı çok seviyordu ve koluna bir “Winona Forever” adlı bir dövme yaptırmıştı.

johnny-winona

Bu ikili ne yapsa o dönem için trend oluyordu diyebilirim. Bunları araştırarak zaten bulabilirsiniz. Kısacası Winona Ryder, rüya gibi bir hayatı yaşıyordu. Kariyer basamaklarını artık ikişer üçer çıkıyor ve tüm dünyada beğenilen Johnny Depp ile sevgiliydi. Bu ilişki evliliğe gidecek bir ilişkiyken  Depp onu terk etti. (Detayları yukarıda bahsettiğim linkten okuyabilirsiniz.)

Winona’nın hayatı böylece bir kez daha değişmiş oldu. Winona, Johnny’den ayrıldıktan sonra zor günler geçirdi. Toparlanması uzun sürdü, depresyonlar yaşadı ancak atlattı.

Winona Ryder Filmleri 1990 Sonrası

90’larda Johnny Depp defteri henüz açıkken ve kapandıktan sonraki rolleriyle Winona Ryder filmlerine devam edelim.

Winona gündem olan bir isim haline geldiği için artık çok daha fazla filmde rol alıyordu. Mermaids filminde Charlotte Flax rolünde yer aldı. Filmin yönetmenliğini Richard Benjamin yapmıştı. 1991 yılında Jim Jarmush’un yönettiği “Dünyada Bir Gece” filminde taksi sürücüsü olarak yer aldı. 1992 yılında Winona Ryder’ın kariyeri için son derece mühim işlerden birisi olan “Bram Stoker’dan Dracula” filminde yer aldı. Filmin yönetmeni ustalar ustası Francis Ford Coppola idi.

“Bram Stoker’dan Dracula” Winona Ryder, Keanu Reeves

winona-ryder-keanu-reeves

Winona Ryder ve Keanu Reeves ikilisini beraber izlediğimiz film oldukça önemli filmlerden birisidir. Bunun en büyük sebebi, Winona Ryder, Francis Ford Coppola’ya filmi çekmesini önermiştir. Coppola gibi bir yönetmen bu öneriyi kabul edip filmde kendisine bir rol vermiştir.

Filmde yer alan oyuncular dönemin en popüler isimlerindedir. Gary Oldman’ın muhteşem vampir ve aşık performansına tanıklık ettiğimiz filmde, Anthony Hopkins ve donuk oyunculuğuyla Keanu Reeves’te yer alıyor.

Masumiyet Yaşı (1993)

winona-ryder-masumiyet-cagi

winona-ryder-masumiyet-cagi

Winona Ryder’a göre en iyi yönetmen olan Martin Scorsese’nin yönettiği Masumiyet Yaşı filmi de ayrı bir parantezdir. Amerikan tarihi drama filminde dünyanın en iyi oyuncularından birisi olan Daniel Day Lewis başrolde yer almaktadır. Winona Ryder filmleri içinde önem arz eden ve izlenmesi gereken filmlerden birisidir.

Film 1870’lerin New York’unda geçmektedir. Newland Archer (Daniel Day Lewis), zengin bir aileden gelen başarılı bir avukattır. Sosyetede sayılan sevilen birisidir. Günün birinde genç bir kız olan May Wellend (Winona Ryder) ile nişanlanır. Bu evlilikten umutludur ancak May’in boşanmış kuzenine görene kadar.

Film Martin Scorsese gibi genellikle suç filmleriyle tanınan bir yönetmenin en güzel filmlerinden birisidir.

İlgini çekebilecek bir Martin Scorsese Filmi: The Irishman İnceleme Netflix’in incisi

Winona Ryder filmlerine hızla devam etti. 1993 yılında başka bir film olan Ruhların Evi filminde Blanca Trueba karakterine hayat verdi. Filmin yönetmeni Bille August idi. Filmde Antonio Banderas, Jeremy Irons ve Glen Close gibi isimler yer alıyordu.

Filmde aşık olduğu zengin bir kadın için zengin olmaya yemin eden Esteban’ın hayat hikayesini izliyoruz. Esteban, yanlışlıkla Rosa’yı öldürünce kendisini eski püskü bir eve kapatıyor ve yirmi yıl boyunca hiçbir yere ayrılmıyor. Rosa’nın kardeşini görmesiyle hayatıyla ilgili bazı şeyler yeniden canlanıyor.

1994 Yılında Winona Ryder, Ben Stiller’ın yönettiği Gerçek Acıtır filminde yer aldı. Bu filmde kendisine eşlik eden Ethan Hawke olmuştu. Filmin yönetmeni olan Ben Stiller aynı zamanda oyuncu olarak da yer almıştı.

Ben Stiller’ın başka bir filmi için: Zor Baba – Meet the Parents

1994 yapımlı olan Küçük Kadınlar filmi de Winona Ryder’ın yer aldığı önemli son projelerden diyebilirim. Winona Ryder, Christian Bale, Kirsten Dunst filmde yer alan oyunculardı. Filmi Gillian Armstrong yönetmişti. Film yaklaşık 50 milyon dolarlık bir hasılat yaparken birçok dalda Oscar adaylığı da getirmişti.

Winona ardından Amerikan Yorganı filminde yer aldı. Bu film diğer filmlerine göre pek az ses getiren bir yapım olmuştu. 1996 yılında Boys filminde yer aldıktan sonra, 1996 yapımlı bir belgesel olan, Richard’ı Ararken yapımında yer aldı. Bu yapımda Al Pacino yer alıyordu. Lady Anne için rolü bürünmüştü Ryder.

1997 Yılında Yaratık Diriliş filminde yer aldıktan sonra, 98 yılında Woody Allen’ın yönettiği “Şöhret” filminde oynadı.

Winona Ryder “Aklım Karıştı “ ve Çalma Hastalığı

Winona Ryder’ın hayatı için başka bir dönüm noktası olan film “Aklım Karıştı 1999” filmidir. Filmin yönetmenliğini James Mangold yaparken, Winona Ryder yürütücü yapımcı ve oyuncu olarak filmde yer almıştı. Filmde dönemin en bomba isimlerinden birisi olan Angelina Jolie yer alıyordu. Bu filmden sonra Winona Ryder bir depresyon daha yaşadı. Üstelik bu defa anksiyete ve çalma hastalığı da yanında cabasıydı.

winona-ryder-angelina-jolie

Winona Ryder, Anskiyete bozukluğu ve depresyonla uğraşırken birde “kleptomani” hastalığı baş gösterdi. Bu hastalık bir tür hırsızlıktı. 2000’li yılların başında bir mağazadan 3-4 bin dolarlık bir hırsızlık yaparken yakalanmıştı. Gözaltına alınan Winona’nın durumu hiç iyi değildi.

Bu onu uzun bir süre Hollywood ve televizyondan uzaklaştırmıştı. Winona resmen gittiği her yerden bir şeyler çalar duruma gelmişti. Düşük bütçeli birkaç yapımda yer alabilse de kariyerini baltalayan bu sıkıntılı süreçleri onun uzun yıllar “Winona Ryder” olmasına engel oldu diyebilirim.

Eğer başarılı oyuncu bu üç hastalığa aynı dönem yakalanmamış olsaydı bugünün Angelina Jolie’si kadar tanınmış birisi olabilirdi. Bu dönemden sonra Zırtapoz filminde Cameo olarak karşımıza çıktı. (filmi yöneten Ben Stiller)

Kazara Zengin,  Simone, The Day My God Died (anlatıcı olarak yer aldı) Karanlığı Taramak ve On Emir gibi fazla bilinmeyen yapımlarda yer aldı. Tüm bunlardan sonra Netflix’in Stranger Things dizisinde başrol olarak 3 sezon yer aldı ve kariyerini toparladı diyebilirim. TV ekranlarında genellikle birer bölüm olarak gördük kendisini. Friends, Simpsonlar gibi popüler yapımlar bunlardan bazılarıydı.

Winona Ryder kimdir sorusuna yeterince cevap verdiğimizi düşünüyoruz. Winona Ryder filmleri bölümünde onun onlarca filminin büyük bir çoğunluğuna değindik. Son yaşadığı hastalıktan sonra kendisini toparlamayı iyi bilse de kariyerinin en güzel yıllarını ziyan ettiğini söyleyebilirim. Winona Ryder’ın hayatı her zaman bir çalkantılı geçmişti zaten.

Tüm bunlara rağmen kendisi güçlü bir kadın olarak projelerde yer almaya devam ediyor. Ayrıca, eski sevgilisi Johnny Depp yüzünden yaşadığı zorluklara kin gütmeden onu desteklemişti. Depp’in eski karısı Amber Heard’ı dövdüğü söylentisini yalanlayan Winona, “O böyle birisi değil.” Şeklinde açıklamalar yaparak Depp’e destek çıkmıştı.

Johnny Depp’e Kurulan Tuzak Ortaya Çıktı!

İçeriğimiz bu kadardı.

 

The post Winona Ryder Kimdir? Winona Ryder Filmleri ve Hayatı appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/winona-ryder-kimdir-winona-ryder-filmleri-ve-hayati/feed/ 0
Amerikan Güzeli – American Beuty, 1999 https://tuyann.com/amerikan-guzeli-american-beuty-1999/ https://tuyann.com/amerikan-guzeli-american-beuty-1999/#respond Mon, 08 Nov 2021 16:55:56 +0000 https://tuyann.com/?p=4811 Amerikan Güzeli – American Beuty, 1999 Kevin Spacey başrollü Amerikan Güzeli filmi birçok kişinin geçmişte izlediği değişik bir film. Genellikle film önerisi olarak karşınıza pek çıkmadığını düşündüğüm için bu filmi ele almaya karar verdim. Öncelikle filmin başrolü Kevin Spacey zaten oynadığı her yapımı güzelleştiren bir aktör. Filmin yönetmeni Sam Mendes, bu iş için biçilmiş kaftan. […]

The post Amerikan Güzeli – American Beuty, 1999 appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Amerikan Güzeli – American Beuty, 1999

Kevin Spacey başrollü Amerikan Güzeli filmi birçok kişinin geçmişte izlediği değişik bir film. Genellikle film önerisi olarak karşınıza pek çıkmadığını düşündüğüm için bu filmi ele almaya karar verdim. Öncelikle filmin başrolü Kevin Spacey zaten oynadığı her yapımı güzelleştiren bir aktör. Filmin yönetmeni Sam Mendes, bu iş için biçilmiş kaftan. Şöyle bir baktığımızda her şey tamam gibi görünüyor zaten.

İçeriğimizde Amerikan Güzeli film konusu, Amerikan Güzeli Oyuncuları, Amerikan Güzeli yorumu olacak.

Amerikan Güzeli Film Oyuncuları

Filmin kadrosunun şüphesiz en iyi ismi olan Kevin Spacey, Lester Burnham karakterine hayat veriyor. Annetta Bening, Carolyn Burnham rolünde genç kız olarak yer alıyor. Mena Suvari, Angela Hayes karakterini canlandırıyor.

Amerikan Güzeli Konusu

Lester Burnham hayatından epey sıkılmış ve ailevi sorunları nedeniyle yaşamaktan resmen zevk alamaz olmuştur. Karısının işkolik olması ve hayatındaki her şeyi katı bir şekilde yaşaması onu kötü etkilemektedir. Emlakçılıkla uğraşan karısının hayallerinde sadece iş vardır. Emlak kralı olarak bilinen adamı geçmek, daha çok satış yapmak gibi. Bunun yanı sıra Lester’ın işini de beğenmeyip küçümsemektedir. Lester her sabah uyandığındaki rutininden nefret etmektedir. Karısının bütün evi yönetmesine ve herkese her şeye karşımasına tahammül edemez bir hale gelmiştir.

Üstelik kendisini artık sevmediğini de iyi biliyordur. Zaman içinde Lester, bunu karısına söyleyip eskisi olmadıklarını düzelmesi gerektiğini belirtse de kadın daha sert çıkışlar yapmaktadır. Eşyalara, işine ve rutinlerine sıkı sıkıya bağlı olan kadından aynı zamanda kızları Carolyn’de kötü etkilenmektedir.

Günün birinde Lester, kızının arkadaşı Angela’yı görünce ona kapılır. Kızı yaşındaki bu genç kıza ilgisi günden güne artar. Angela’nın bazı tavırları da onu kendisine çeker. Gizlice kızı Carolyn ve Angela’yı dinlemeye başlar. Angela’nın hoşlandığı gibi bir erkek olmak için çabalamaya başlar. Tüm bunlar olurken, yan eve taşınan bir gençte kızı Carolyn’e saplantılı derecede bir aşk duymaktadır. Bu komşu evdeki çocukta hiç normal değildir…

Amerikan Güzeli Film Yorumu

Amerikan Güzeli konusu kısmını geçtik, şimdi sırada bu film izlenir mi izlenmez? Diye soranların sorularını cevaplayalım. Öncelikle oyunculuklardan filmi ele alacak olursam Kevin Spacey’in muhteşemliğini kanıtladığı filmlerden sadece bir tanesi. Kesinlikle Lester karakterinin yaşadığı her duyguyu kameraların önüne serebiliyor. Delirme aşamasına gelen bir adamın hayatındaki her şeyin kendisine karşı olduğunu hissetmesini, eşi ve çocuğu tarafından hiçe sayılmasından duyulan rahatsızlığı çok iyi yaşıyor adam.

Amerikan Güzeli filmini güzel kılan başka bir detay ise Amerikan yaşamını ele alıyor olması. Dışarıdan bakıldığında bu yaşam birçok insanın isteyeceği türden bir yaşam. Güzel bir ev, güzel yemekler arabalar… Tüm bunlara rağmen hayatında kendisini hiçbir yere koyamayan bir adam. Zaman içinde tüm bunların önemini yitirdiğini görüyoruz. Lester’e hiçbir şey kendini iyi hissettirmiyor, o bir şeyler arıyor ancak ne aradığını bilmiyor. İşinden istifa ettiği zaman rahatlıyor, başka bir kadına ilgi duyduğu için kendisini iyi hissediyor. Tüm bunları izlerken görüyoruz ki rutin hayatlar insan ruhu için pek iyi değil. Pahalı bir kanepe mutluluğu getirmiyor.

Film Amerikan yaşamını çok iyi eleştiriyor, her şeyin sahte olduğunu korkusuzca gösteriyor. Filmin bütün diyalogları muntazam, yönetmenin kurgusu muhteşem. Kısacası Amerikan Güzeli filminde bir dakikalık bile boş bir sahne yok.

Filmi izlemeyi düşünüyorsanız bunu kesinlikle yapın, bu filmi izleyin.

The post Amerikan Güzeli – American Beuty, 1999 appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/amerikan-guzeli-american-beuty-1999/feed/ 0
Meet Joe Black Film Konusu – Meet Joe Black Hakkında https://tuyann.com/meet-joe-black-film-konusu-meet-joe-black-hakkinda/ https://tuyann.com/meet-joe-black-film-konusu-meet-joe-black-hakkinda/#respond Sun, 07 Nov 2021 16:18:32 +0000 https://tuyann.com/?p=4808 Meet Joe Black Film Konusu – Meet Joe Black Hakkında 1998 Yılında vizyona giren filmi Martin Brest yönetmiştir. Film, Death Takes a Holiday eserinden sinemaya uyarlanmıştır. Meet Joe Black filmi, kadrosuyla dikkat çekerken güzel bir hikayeyi anlatmaktadır. Claire Forlani, Brad Pitt, Anthony Hopkins gibi isimler filmde yer almaktadır. Meet Joe Black Konusu Filmin konusu ölümün […]

The post Meet Joe Black Film Konusu – Meet Joe Black Hakkında appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Meet Joe Black Film Konusu – Meet Joe Black Hakkında

1998 Yılında vizyona giren filmi Martin Brest yönetmiştir. Film, Death Takes a Holiday eserinden sinemaya uyarlanmıştır. Meet Joe Black filmi, kadrosuyla dikkat çekerken güzel bir hikayeyi anlatmaktadır.

Claire Forlani, Brad Pitt, Anthony Hopkins gibi isimler filmde yer almaktadır.

Meet Joe Black Konusu

Filmin konusu ölümün bir insan bedenine girerek dünyaya gitmesi. Filmde ölümün, zamanı dolmuş bir adam olan Parrish’i almaya gitmesi işleniyor. William Parrish (Anthony Hopkins) çok zengin ve tanındık bir iş adamıdır. Vadesinin dolduğunu anlayınca ölümden zaman istiyor. (Brad Pitt) Ölüm ona, bana bu dünya için birkaç gün rehberlik yap diyerek bu şansı tanıyor. Ölüm bu andan itibaren Joe ismini alarak Parrish’in dünyasına misafirlik yapmaya başlıyor. Joe Parrish’in kızına aşık oluyor ve hikaye ilginçleşiyor.

Bir yandan Parrish’in vakti dolmak üzereyken bir yandan da Ölüm ve Susan’ın aşkı ilerlemektedir. Bu dünyadaki birçok şeyi bilmeyen Ölüm bunları öğrenirken insanların arasındaki ilişkileri de gözlemleme fırsatını ediniyor. Ancak ilginç bir nokta var ki, Susan’ın kahveci dükkanında karşılaştığı bir gencin bedenini almıştır Ölüm. Yani Susan karakteri, Ölüm ile değil de kahvecide tanıştığı genç adamla flört ettiğini sanmaktadır.

Meet Joe Black izlenir mi?

Meet Joe Black filminin süresini göz önünde bulunduran bazı izleyiciler filmi izlemeden geçebiliyor. Ancak filmin süresine aldanmazsanız film sıkıcı bir film değil. Her şey dahil bir film gibi düşünebilirsiniz. Film fantastik, romantik, drama, trajik her şeyi içinde bulunduruyor. Ayrıca filmde aşkın ele alınış şeklide oldukça farklıdır.

Joe, kendisini gerçekten tanımayan bir kadına aşıktır esasında. Susan onun aşkına karşılık vermiştir ancak onun bedeninin içindekinin Ölüm olduğunu bilmiyordur. Genellikle romantik-aşk filmlerini sevmeyen birisi olarak filmin bu konuyu ele alış biçimini oldukça sevmiştim. Film zaten eski bir film olup, Brad Pitt ve Anthony Hopkins’in birlikte oynamalarından dolayı bile izlenebilir.

Filmin bütçesi bu türdeki filmlerin epey üstündedir. Yapım yılı 1998 olmasına rağmen hem o dönem için hem şimdi için bu türde bir filme göre çok yüksek bir bütçedir. Filmin bütçesi 90 milyon dolar civarlarındadır.

Her türden film tavsiyeleri için: Film Önerileri

 

The post Meet Joe Black Film Konusu – Meet Joe Black Hakkında appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/meet-joe-black-film-konusu-meet-joe-black-hakkinda/feed/ 0
Zor Baba – Meet the Parents https://tuyann.com/zor-baba-meet-the-parents/ https://tuyann.com/zor-baba-meet-the-parents/#respond Sat, 06 Nov 2021 13:17:42 +0000 https://tuyann.com/?p=4804 Zor Baba – Meet the Parents Meet the Parents ülkemizde Zor Baba olarak vizyona giren komedi-romantik türündeki film. Genellikle romantik-komedi türünde filmleri pek film önerileri yaptığımız içeriklere almıyoruz. Ancak bu tarz hiçbir beklentiye sokmadan keyifli dakikalar geçireceğinizi düşündüğümüz filmleri öneriyoruz. Zor Baba filmi bu tarz yapımlardan birisi. Özellikle son 20 yıldır, Ben Stiller, Amerikan komedi […]

The post Zor Baba – Meet the Parents appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
Zor Baba – Meet the Parents

Meet the Parents ülkemizde Zor Baba olarak vizyona giren komedi-romantik türündeki film. Genellikle romantik-komedi türünde filmleri pek film önerileri yaptığımız içeriklere almıyoruz. Ancak bu tarz hiçbir beklentiye sokmadan keyifli dakikalar geçireceğinizi düşündüğümüz filmleri öneriyoruz. Zor Baba filmi bu tarz yapımlardan birisi.

Özellikle son 20 yıldır, Ben Stiller, Amerikan komedi filmlerinde sıklıkla karşımıza çıkıyor. Kendine has bir tarzı olan Ben Stiller, her filmiyle güldürmeyi başarıyor. 2000 Yılında vizyona giren Meet the Parents filminin oyuncularından birazcık bahsedelim.

Meet the Parents (Zor Baba) Oyuncular:

Robert De Niro: Jack Byrnes
Ben Stiller: Gaylord Focker
Teri Polo: Pamela Byrnes-Focker
Blythe Danner: Dina Byrnes
Owen Wilson: Kevin Rawley

Filmin oyunculardan şüphesiz en dikkat çekici olanı Robert De Niro. Büyük ustayı birçok yapımda izledik ve her biri birbirinden güzeldi. Bazen sadece Robert De Niro var diye izlediğimiz yapımlar bile olmuştu. Zor Baba filminin “zor babası” kendisi filmde. Jack Byrnes karakterine hayat veriyor ve damat adayı olan, Ben Stiller’ın hayat verdiği Gaylord ile pek anlaşamıyor.

Kimilerine göre Ben Stiller’ın oyunculuğu şaibeli olsa da ben her zaman için beğenmişimdir. Bu filmde ise inanılmaz olan Robert De Niro ile yakaladıkları muhteşem uyum. Oyunculuk performansları filmde verilmek istenen o aile içeriğini gayet iyi bir şekilde yansıtıyor. Zaten film 2000 yılında çıkan bir yapım olduğu için, o dönemde az çok bu tarz filmlerde bu tema yakalanabiliyordu.

Zor Baba filminin konusundan birazcık bahsedelim.

Zor Baba (Meet the Parents) film konusu

Filmde Ben Stiller’ın hayat verdiği Gaylord karakterinin ilişkisini evlilik aşamasına taşıma çabalarını görüyoruz. Karakterimiz, bir süredir birlikte yaşadığı Pam’a evlilik teklifi etmenin planını kurmaktadır. Bunun için tasarladığı planı hayata geçirmek üzereyken gelen bir haberle iptal olur. Pam’ın kız kardeşi evlenecektir ve telefonda damat adayının babalarıyla çok iyi anlaştığından bahsetmektedirler.

Pam ve kardeşinin babaları Jack Byrnes (Robert De Niro) hakkında söylediği şeyleri işiten Gaylord, evlilik teklifi etmekten vazgeçer. İlk amacı Pam’ın babasının gözüne girmektir.

Düğün için Pam’ın ailesinin evini ziyaret etmeleri gerekmektedir. Gaylord, bu süre zarfında sevdiği kadının babasını etkileme şansını ele geçirdiğini düşünür. Ancak işler istediği gibi gitmeyecektir, çünkü Jack aslında bir FBI ajanıdır. Görünürde bir çiçekçi olan bu adamın sert ve katı kuralları vardır.

Zor Baba Film Yorumu

Zor Baba filmi komedi olarak ele aldığımız zaman gayet geçerli bir film. Birçok sahneyi önceden tahmin edebilseniz de yine de gülüyorsunuz. Ben Stiller filmlerindeki karakterlerin başına gelen klasik olumsuz olaylar silsilesi bu filmde de mevcut. Ancak yine de komik görünüyor ve eğleniyorsunuz. Özellikle Robert De Niro ve Ben Stiller’ın aralarındaki diyaloglar çok komik. Bildiğiniz üzere Owen Wilson ve Ben Stiller birlikte bu tarz çokça filmde yer alıyorlar. Bu filmde Owen Wilson’ın rolü küçükte olsa ikiliyi yine bir arada görmek eğlenceliydi.

Boş vaktinizde film izlemek istiyorsunuz ancak ciddi bir şeyler değil açayım eğleneyim diyorsanız, Zor Baba filmini öneririm.

Her türnden film tavsiyeleri almak için: Film Önerileri 

The post Zor Baba – Meet the Parents appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/zor-baba-meet-the-parents/feed/ 0
The Fox and the Hound (Tilki ve Avcı Köpeği) https://tuyann.com/the-fox-and-the-hound-tilki-ve-avci-kopegi/ https://tuyann.com/the-fox-and-the-hound-tilki-ve-avci-kopegi/#respond Fri, 05 Nov 2021 16:38:53 +0000 https://tuyann.com/?p=4797 The Fox and the Hound (Tilki ve Avcı Köpeği) The Fox and the Hound 1981 Film Analizi ile birlikte geçmişe küçük bir yolculuk yapacağız. İçeriğimizde, The Fox and the Hound film konusu, The Fox and the Hound film incelemesi konuları yer alacak. Bunun dışında bu filmin büyük bir topluluk üzerinde oluşturduğu Mandela Etkisine değineceğiz. The […]

The post The Fox and the Hound (Tilki ve Avcı Köpeği) appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
The Fox and the Hound (Tilki ve Avcı Köpeği)

The Fox and the Hound 1981 Film Analizi ile birlikte geçmişe küçük bir yolculuk yapacağız. İçeriğimizde, The Fox and the Hound film konusu, The Fox and the Hound film incelemesi konuları yer alacak. Bunun dışında bu filmin büyük bir topluluk üzerinde oluşturduğu Mandela Etkisine değineceğiz.

The Fox and the Hound (Tilki ve Avcı Köpeği)

Yapım yılı: 1981
Yer: ABD
Dil: İngilizce
Süre: 83 Dk.
Yönetmenleri: Ted Berman, Art Stevens, Richard Rich
Bütçe: 12 Milyon Dolar.
Hasılat: 63 Milyon Dolar.

Uyarlama eser: The Fox and the Hound (Tilki ve Avcı Köpeği) Daniel P. Mannix.

Tilki ve Avcı Köpeği Film Konusu (The Fox and the Hound)

Tilki ve Avcı Köpeği filmi konu olarak bir tilkiyle bir tazının dostluğunu ele almakta. Hikaye Disney için birazcık karanlık hatta Bambi’den sonra tepki çekme ihtimaline karşılık olarak biraz yumuşatılmış bir şekilde anlatılıyor. Hikayemizde anne tilki avcılardan kaçarken yavrusunu bir çiftliğin yakınına bırakarak tüm tehlikeyi üstüne çekiyor ve Bambi’nin hikayesiyle ortak paydada buluşuyor.

Küçük tilki yavrusuna yaşlı bir kadın evini açıyor. Tod ismini veriyor ve onu sevgiyle büyütmeye başlıyor. Bu sıralarda komşusu Avcı Slade’in kasabaya getirdiği yavru av köpeği Copper ile küçük tilki karşılaşıyor ve arkadaşlık kuruyor.

tilki-ve-avci-kopegi

Her fırsatta Tod’a onun bir av köpeği olduğu ve onların arkadaş olmaması gerektiği hatırlatılsa da Tod, arkadaşlığına güvenmeyi tercih ediyor.

Günün birinde Copper sahibinin emektar köpeği Chief ile birlikte avlanmayı öğrenmesi için götürülüyor. Copper, büyüyüp bir avcı olarak yetişirken Tod ise kasabada eski dostunun dönüşünü beklemektedir. Artık bir av köpeği olarak dönen Copper ve Tod’un arkadaşlıkları eskisi gibi olmayacaktır.

Güzel bir animasyon filmi önerisi: Ruhların Kaçışı Analiz – Spirited Away Film Analizi | Sen to Chihiro no Kamikakushi

The Fox and the Hound Film Analizi

Disney Klasiklerinin 24.filmi olan Tilki ve Avcı Köpeği birçok insana göre Disney’in en karanlık yapımı konumunda. Disney genellikle animasyon serilerinde çocuklara hitap etmesi açısından derin konuları pek fazla irdeleyen bir şirket değil. Ancak klasikler içinde, Bambi ve The Fox and the Hound gibi karanlık filmlerde çıkabiliyor. Filmin kalitesine diyecek hiçbir şey yok. 1981 Yılında ortaya çıkan bir Disney harikası. Biz inceleme kısmında Tilki ve Avcı Köpeğinin analizini yapacağız.

Bu kısımlarda sürprizbozan bulunabilir.

Tilki ve Avcı Köpeği animasyon filminin karanlık olmasının sebeplerinden birisi koşulsuz ayrılığı işliyor olması diyebiliriz. Tod bir tilki ve doğal düşmanı olan bir tazıyla arkadaşlık yapıyor. Copper arkadaşını sevse de doğası gereği sahibine bağlı ve sahibi için bir katil olmuş pozisyonda.

Avcının, avladığı hayvanlar için gereksiz ve haşarat gibi kelimeler kullanması tür ayrımcılığını ortaya koyarken, başka bir yerden ele alırsak (varsayımla) ırkçılık diyebiliriz. Bu tabii ki çocuklar için yapılmış bir animasyon filmini gereksiz yere deşmeye de çıkabilir.

Filmin sunduğu şekilde devam edersek, büyüdükleri zaman Copper Tod’a uzak durmasını ve onunla karşı karşıya gelmemesi tarzında açıklamalar yapıyor. Tod arkadaşının değişimini fark etse de iş işten geçiyor ve Chief’in uyanmasıyla büyük kargaşa ortaya çıkıyor. Avcı tekrardan Tod’un peşine düşüyor ve bu kez iki köpeğiyle birlikte. Copper inanılmaz koku alma yeteneğini arkadaşının üstünde kullanmıyor, onun sadece bir seferlik kaçmasına izin veriyor ve sahibini yanıltıyor. Ancak o bunu yapsa da tecrübeli Chief, Tod’u fark ediyor ve peşine takılıyor. Sonunda Chief’e çarpan tren sonucunda Copper’ın fikri değişiyor. Eski dostunu bir düşman olarak görüyor.

the-fox-and-the-hound

The Fox and the Hound Mandela Effect (Tilki ve Avcı Köpeği Mandela Etkisi)

Filmin ilk Mandela Etkisi burada ortaya çıkıyor zaten. Yıllar sonra bu filmi tekrar izlediğimde bu sahnede Chief’in öldüğünü düşünüyordum. Tekrar izlediğimde Chief’in ölmediğini gördüm. Bu nasıl olabilir? Chief burada ölüyordu ve Copper bu yüzden Tod’a karşı öfke duyuyordu. Her şeyi mahveden bu değil miydi? Diye düşünüyordum. Chief sadece bir bilek yaralanmasıyla bu korkunç tren kazasını atlatmıştı. Peki, Copper’ın bu öfkesi için yeterli bir sebep mi? Hayır, değil.

Kendi kendime acaba Disney, bu sahneyi daha sonradan değiştirip farklı bir versiyon mu sunmuştu diye düşündüm. Çünkü burada bir şeyler olduğuna emindim. Tilki ve Avcı Köpeği animasyon filmiyle ilgili biraz araştırma yaptım. Filmin bu sahnesini arattım ve gerçekten Chief yaşıyordu. Ancak bazı yorumları okuyunca yaşadığım şeyin bir Mandela Etkisi olduğunu anladım. Birçok insan benim gibi Chief’in öldüğünü hatırlıyordu.

Her neyse, şimdilik ilk ME’yi geçebiliriz. Copper dostuna bu olaydan sonra büyük bir öfke duyuyor ve onun sahibinin söylediği gibi öldürülmesi gereken bir mahlukat olduğunu kabul ediyor. Tod’un sahibi onun burada olamayacağını anlayınca ormana salmaya karar veriyor. Ancak avcı, Copper’ı yanına alarak av yasağına rağmen ormana gidiyor.

Tod bu sırada başka bir tilkiyle tanışmış aile kurma yolunda ilerliyor, öte yandan Copper ve Slade onu avlamak için geliyor. Tod ve Copper arasında bir boğuşma yaşanıyor ardından Tod bir şekilde kendini kurtarıyor ancak dev bir ayı Avcı ve Copper’a saldırıyor. Ayı, Copper’ı öldürmek üzereyken Tod onu kurtarmaya geliyor ve canını tehlikeye atıyor. İşin sonunda ayıdan kurtulan avcı silahını Tod’a çevirince de hayat kurtarma sırası Copper’a geliyor. Bu kısmı biraz hızlı özetledim çünkü filmin finalinde Tod ve Copper’dan birilerinin öldüğüne yemin edebilirdim.

Her türden film tavsiyeleri için: Film Önerileri

Son sahnede tazının öldüğünden o kadar emindim ki kimse ölmeyince çok şaşırdım. Filmin sonu her Disney filmi gibi mutlu sona gidiyor, Tod ve eşi birlikte yaşarken, avcı ve Tod’un sahibi iyi anlaşmaya başlıyorlar.

Ancak filmin son sahnesinde tazının ya da tilkinin öldüğünden emindim, hatta tazının öldüğünü daha net hatırlıyorum diyebilirim. Bunu araştırınca birçok insanın tazının öldüğünü söylediğini gördüm.

Sonunda Reddit’te Tod’u seslendiren kişinin filmin orijinalinin bizim izlediğimiz gibi olduğunu söylemesiyle büyük bir topluluğun farklı hatırlıyor olması ortaya çıktı. Disney Klasiklerinin en karanlık filmi olarak bilinen Tilki ve Avcı Köpeği filminde birçok böyle sahne var. Peki, film bize ne anlatıyor?

The Fox and The Hound Filmi Irkçılığı mı ele alıyor?

Tilkinin ve tazının farklı ırkları temsil ettiğini varsayabiliriz. Çocukken ayrımcılıkla ilgili hiçbir fikirleri yok ve beraber mutlu bir şekilde oyun oynayabiliyorlar ancak büyümeye başladıklarında bir şeylerin ters gittiğini ikisini de hissetmeye başlıyor. Tod’un çevresinden gelen, sen onun gibilerle arkadaş olamazsın tarzı itamlar, Copper’ın büyüğü ve hayatı ona öğreten köpeğin tilki ve diğer hayvanlara karşı olan tutumu, sahibinin onların ezilmesi gereken mahlukatlar olduğunu söylemesi… Bu böyle bir sürü örnekle sürüp gidebilir. Ancak, bununla ilgili oldukça karanlık teorilerin ortaya atıldığını da gördüm.

Tod, kimilerine göre siyahi vatandaşları temsil ediyor filmde. Kesin bir bulgu olmamakla birlikte bunu her ırka göre uyarlayan kişileri gördüm. Bunu nereden tutarsanız oraya çekebilirsiniz. Bu sebeple ırkçılık olayını işlediklerini düşünmek epey normal. Hangimiz çocukken ırkçılığa dair bir şey biliyorduk? Şahsen bunları insanlar büyüdükleri zaman öğreniyorlar.

İşte, Tod ve Copper iki çocukken beraber gülüp oynayıp eğleniyorlar. Büyüdüklerinde ise tamamen çevresel faktörler ve dogma fikirlerle birbirlerine uygun olmadıklarına kanaat getiriyorlar.

Ayrıca yukarıda bahsettiğim gibi bunu tür ayrımcılığı noktasında da eleştirebiliriz. Tilki ve Avcı Köpeği animasyon filmi, kesinlikle bir şeyler anlatıyor. Sadece çocukların izleyip eğlenmesi için yapılmadığı belli.

Disney’in Bambi’den sonraki en karanlık yapımı olması bunun bariz bir örneği zaten. Bütün olarak ırkçılık ya da tür ayrımcılığı her şekilde kötü, filmdeki mesaj zaten bu.

Disney, klasiklerini günümüze live action tekniği ile uyarlamaya devam ediyor. Bunlardan en önemli yapım olan Aslan Kral 2019 incelemesi: Aslan Kral 2019 İnceleme

The post The Fox and the Hound (Tilki ve Avcı Köpeği) appeared first on En Güncel Film Önerileri.

]]>
https://tuyann.com/the-fox-and-the-hound-tilki-ve-avci-kopegi/feed/ 0