Her Şeyin Teorisi Film Konusu ve Analizi (The Theory of Everything 2014)

Her Şeyin Teorisi Film Konusu ve Analizi

Günlük olarak film önerileri yapmaya devam ediyoruz. Bu yazımızda sizlere önereceğimiz film “Her Şeyin Teorisi” filmi olacak.

Bilim ve teknoloji tarihini değiştiren ünlü fizikçi ve teorisyen Stephen Hawking’in hayatını anlatan filmde, Jane Hawking ile olan ilişkilerini de aktarıyorlar. İkilinin ilişkisini üniversite döneminden itibaren hayatlarını ele alıyorlar. Hawking’in Cambridge Üniversitesi için bir dehaya dönüşmesine tanıklık ediyoruz. Hawking, zekası ve çalışmasıyla bütün öğretmenleri, öğrencileri kendisine hayran bırakmaktadır. İnsanları şaşırtan bu zeka Jane Wilde ile tanışacak ve uzun bir evliliğin başlangıç adımlarını atacaktır. Stephen Hawking, 21 yaşındayken teşhisi konulan hastalık başka bir boyuta geçer. Bütün zorluklara ve olumsuzluklara göğüs geren Jane Wilde ve Stephen Hawking evlenirler. Hastalık henüz şiddetini son seviye olarak arttırmamışken çocuk sahibi olurlar. Yıllar geçtikçe hatta günler aylar, Stephen Hawking’in hastalığı şiddetlenmekte ve daha kötüye gitmektedir. Sonuç olarak ikilinin evliliklerinin sınırlarını zorlayacak bir raddeye gelir. Bu sınırlar Hawking’in hayatını bilenlerin tahmin edebileceği şeyler. Filmde iki tarafında kendilerine has bazı çizgileri mevcut. Birisi tanrıya inanırken öteki inanmıyor vs. Bununla ilgili tartışmalara ara sıra giriliyor.

Her Şeyin Teorisi Film Konusu ve Analizi

Film tür olarak daha çok drama-romantizm barındırıyor. Hawking ile ilgili bilgi sahibi olayım, yahu bu adam neymiş bir bakayım diyorsanız, bu filmden size pek bir şey çıkmaz. Filmin başında Stephen Hawking’in henüz öğrenci olduğu zamanları görerek başlıyoruz. Sürekli teoriler üreten bir bilim insanı olacak olan Stephen Hawking’in hikayesine pek değinilmiyor. Film esasında daha çok Jane ile olan ilişkilerini aktarmakta. Evet, gişe başarısı için şart olan bir romantizm var. Zaten Her Şeyin Teorisi için film önerisi yaparken bunu bilerek seçtik. Hayatını bilime adamış Stephen Hawking’in hayatının belki de en küçük kısımlarını filmin ana konusu haline getirmişler. Bu da standart bir sinema seyircisi için oldukça yeterli bir film çıkarmaya yetmiş. Aşk, drama izlediğimiz bu biyografi filmi zaten Jane Hawking’in kitabından uyarlanmış durumda.

Stephen Hawking’i bugün bu kadar tanınır ve önemli birisi yapan özelliklerine pek değinmemeleri biraz kötü olmuş. Dehanın yetenekleri biraz ikinci planda sanki… Biraz değil evet bayağı ikinci planda. Odaklandıkları nokta yanlış olsa da bu filmi izlememek için bir sebep değil.

Stephen Hawking’in yükselişine tanıklık edebiliyoruz. Bunu daha iyi bir yoldan yapmak varken filmin izlenilebilirliği yüksek olsun diyerek, drama ve romantizm üzerinde durulmuş. Filmin kusurlu olan tek yanı burası zaten. Hawking’in özel hayatının bir kısmına tanıklık ettiğimiz filmde, onun hastalığını öğrenmesinden sonra ki hırslı ve güçlü duruşu çok güzel yansıtılmış. Kas çürümesi hastalığı olan fizikçinin bu hastalığını öğrenmesinden sonra bilime daha da tutunması, insanlara tutkunun ne kadar önemli olduğunu gösterir nitelikte.

Elbette Tanrıyla ilgili çelişkiler ve tartışmalara da yer verilmiş filmde. Jane Hristiyan, Stephen Hawking ise ateist. Din ve bilim çatışması yapılmasa da tanrının varlığı ve yokluğu tartışılıyor. Hawking’in tanrının varlığı ve yokluğuyla ilgili olan yorumlarına çok iyi değinmişler. Stephen Hawking Tanrıya gençliğinde kesin yargılar ile yok derken zaman içinde daha az kesin yargılar vererek, sonuna doğru da olabilire kadar götürüyorlar işi. Bu açıdan oldukça başarılı buldum filmi, çünkü Tanrı’nın varlığına Stephen Hawking hep sorular ile yaklaşmıştır. Eddie Redmayne için bir parantez açarak, muazzam bir oyunculuk sergilediğini söylemek isterim. Adam çatır çatır oynamış, özellikle o fiziksel değişimlerin her birinde yer alması ve her birinde o durumu yansıtması, dramatik ve bilimsem sahneleriyle kısacası bu adam Stephen Hawking’e çok iyi hayat vermiş.