Para Avcısı Film İnceleme

Para Avcısı Film İnceleme

Para avcısı, Başrolün de Leonardo DiCaprio’ un oynadığı, yönetmenliğini ise Martin Scorsese’ un üstlendiği bir başyapıt diyebiliriz. Henüz genç yıllarında olan DiCaprio bu rolün de üstesinden gelmiş ve başarılı bir şekilde oynamayı başarmış. İnsanın hayatının neden li değişebileceğine büyük bir örnek. Hayatı hep ya siyah ya da beyaz olan bir insan hayatı düşünün. Her maddi-manevi olayı en uçlarda yaşayan bir borsacının hayatını konu alan bir filmdir.

Jordan Belfort (Leonardo DiCaprio) 24 yaşında genç ve hırslı bir adamdır. Para kazanma arzusu çok yüksek olan Belfort Wall Street borsasın da önce komisyoncu ve ardından Stratton Oakmont adında bir yatırımcı firmasında zengin olmak için her şeyi yapmaya hazır bir CEO olur. Berbat bir hayata sahip olan Jordan kendine oldukça sıradan bir iş bulur. orada çalışırken kendisiyle birlikte herkes onun nasıl bir ticaretçi olduğunu fark eder küçük bir ekiple Wall Street’in en büyük şirketlerinden birini kuracaktır.

Para Avcısı filminin başında sıradan bir şirkette sıradan bir ekonomist (borsacı) olan Jordan Belfort. Karar verir ki… Kendi işinin, kendi borsa şirketinin sahibi olmalıdır. Bir grup aylak takımı diyebileceğimiz aslında pek bu işlerden anlamayan 6-7 arkadaşıyla bu işe koyulur. Küçük bir garajdan bozma bir yerde gün de yüzlerce insanı arayarak insanlara paralarını nereye yatırması gerektiğini ve paralarını nasıl değerlendirecekleri konusunda bilgiler vererek müşteri kazanmaya çalışırlar. İkna kabiliyeti oldukça gelişmiş olan bu küçük arkadaş grubu kısa bir süre içinde başarılı olur ve küçük bir şirket haline gelir.

Şeytan tüyümü var bu ekipte bilemem ama insanları ikna etmeyi bildikleri bariz orta da. Jordan Belfort’un  bir servete ulaşması ve Wall Street’ de büyük bir şirketin sahibi olması pek de uzun sürdü sayılmaz. İş aradığı  borsanın merkezi olan Wall Street’de artık onlarca kişiye iş imkanı veren bir patron haline gelir.

Para Avcısı Film İnceleme

Belfort kendi hayatında da olduğu gibi şirket içinde de kontrolsüz bir eğlence ortamı vardır elbette. Gün de sayısız uyuşturucu kullanmaya başlar. Kimisinin uyumasına yardımcı olduğunu,  kimisinin zihnini açmaya yardımcı olduğunu, kimisinin ise sadece zevk aldığı için içtiğini söyler durur. Yanında çalışanlar da aradığı özellikler ise umurunda değil kişiliği nasıl, hangi okuldan mezun bunların ona göre hiçbir değeri yok. Jordan’ ın istediği tek şey çalışanlarının yüksek ikna kabiliyetinin olması. Ona göre tek şey Satmak, Satmak, Satmak… Yanında çalışacak insanlara zengin olacaklarına ve bunun onlara mutluluk getireceğine inandırıyor.

Her şeyin en iyisine; en iyi arabaya, en iyi eve ve lüks bir yaşama sahip olabileceklerine inandırıyor. Sadece inandırmakla kalmıyor söylediği her şeyi de yapıyor da. Jordan’ ın bu denli mükemmel bir patron ve borsacı olmasında ki ana etkenlerden biri de liderlik becerisi ve sahip olduğu muhteşem iletişim gücü. Ahlaki değerleri olmayan, bunun yanında pek vicdanlı bir adam olmayan Belfort’un tek derdi ceplerini doldurmak. Bu kadar para, bu kadar lüks yaşam tabi yanına bir de güç sarhoşluğu eklenince bir yandan zalimliğe doğru emin adımlarla yürümeye başlar ve karısından boşanarak genç bir mankenle evlenir.

Orta sınıfın mensubu olan Jordan, pek çok sıradan insan için ulaşılması imkansız görülen dünyaya giden bir yol açıyor. Denizde ki en büyük köpek balığı olmayı nasıl başarıyor ?  Jordan bir dahi mi ? Doğuştan yetenekli olduğu ortada yüksek bir iletişim becerisi olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak hırsı, aklınıza gelebilecek her türlü ahlaki sınırları zorlamasına yol açıyor. Meşruluğu şüpheli olan yasal işlerle ve hızlı tempoyla baş etmesi pek mümkün olmuyor. Bu nedenle her zaman uyanık kalabilmesi için uyuşturucuya baş vuruyor. Abartılı bir hayat yaşayan Belfort işinden sekse kadar kullanmış olduğu bu abartıyı tabi ki uyuşturucu içinde kullanmaktan şikayetçi olmuyor.

Uyuşturucu, özellikle de kokain ve sınırsız seks ona iş için gereken enerjiyi sağlıyor. Kendini yenilmez gibi gören Jordan kullandığı maddeleri çalışanlarına da sunmaktan geri kalmıyor tabi. Ancak yaşadıkları bu çoşku ve yoğun hazzın uzun vadede ona ne kadar zarar verebileceğinden pek habersiz hayatına devam ediyor. Jordan’ın hayatında her şey hileli. İstediği her şeyi satın alabilir ve ona sahip olabilir.

Ona her şey serbest, kadınlar bile… Onun hayatında ulaşılmaz hedefler yok. Neyi isterse, neyi elde etmek isterse onu ulaşabileceğini ve elde edebileceğini biliyor. Diğer yandan yasadışı işler yaptığını iş hayatında dolandırıcılık yaptığını bilen fakat bir türlü ispatlayamayan polisler Jordan’ı sıkıştırmaya devam eder. İçini korku alan ve bütün bu hayatının elinden kayıp gitmesini istemeyen Jordan kendisinin yargılansa da içerden çıktık dan sonra hala milyoner kalabilmesi için parasının tamamını İsveç bankalarına yatırmaya karar verir. Çünkü kendi devletinin ve herhangi birinin suçu ne olursa olsun onun İsveç bankasındaki parasına dokunamayacağını bilir.

O para illegal yolla da olsa sadece Jordan’ın dır ve devlet bu paraya el koyamaz. Bunun bilincinde olan Jordan tüm aile bireyleriyle ve arkadaşlarıyla paraları gerekirse üstlerine saklaya saklaya İsveç’e götürerek bankaya yatırırlar. Hayatın da her şey birden bire tekrar berbat olmaya başlayan Belfort ilk darbeyi manken eşinden alır. Karısı, çocuklarını  da alarak evden ayrılmak istediğini ve boşanmak istediğini söyler.

Yatağında yatarken eve gelen polislerle gözünü açan Belfort tutuklanmak için götürülür. Nevada da 3 yıllık bir hapis için şirkette ki herkesi ele veren Belfort her zaman olduğu gibi kendi çıkarlarını düşünür. Tabi milyonlarca doları mağdurlara iade etmek zorunda da kaldı ceza indirimi için. Gittiği hapishanede de keyfi gayet yerinde olan Belfort paranın her şeyi alabileceğini biliyor ve o bir milyoner. Daha sonrasında dünyanın en iyi satış eğitmeni sıfatını alarak dışarıda ki özgür hayatına devam eder.