En Güncel Film Önerileri

Troya Antik Kenti – Troya Hazineleri – Eski Tunç Çağı Troya

  • 05 Nisan 2020
Troya Antik Kenti – Troya Hazineleri – Eski Tunç Çağı Troya

Troya Antik Kenti

Troya Antik Kenti – Troya Hazineleri – Eski Tunç Çağı Troya

Eski Tunç Çağında Troya Antik Kenti

1871 Yılına kadar Troya Homeros’un İlyada destanından bilinen efsanevi bir kentti. Varlığı henüz kanıtlanmış değil sadece dillerden dile aktarılan bir efsaneden ibaretti. Troya ile ilgili kahramanlık öyküleri, yaşam stilleri ve destanlar 1871 yılına kadar sürmüştü. 1871 Yılında ise Troya Antik Kenti artık varlığıyla kanıtlanacaktı. Alman bir maceraperest olan Heinrich Schliemann, kamuoyuna Troya’nın gerçek olduğunu kanıtlayacak ve bütün ilgileri çekecekti.

Alman maceraperest bugün ki Hisarlık Tepe’de amatör bir kazıya başladı. Kral Priamos’un ünlü kenti Troya olduğu düşünülüyordu. Alman maceraperestin bu amatör kazıları amacına ulaşınca işin rengi de değişti.

Efsanelere, destanlara ve öykülere konu olan, Homeros’un İlyada destanından bilinen bu antik kentin gerçek olduğu böylece ispatlandı.

Troya kendi içinde üç farklı kültürel gelişim aşamasına ayrılmıştır. Troya 1 Troya 2 Troya 3 diye aynı bir film serisi gibi kültürel gelişim aşamalarıyla tanımlanmaktadır (3 SEVİYE ESKİ TUNÇ ÇAĞI İÇİN AYRIŞTIRILIR)bu antik kent. Eski Tunç Çağında Troya oldukça büyük bir önem taşıyordu. Henüz gelişmemiş yelkenlilerin geçit noktasındaydı. Buna yazının ilerleyen kısmında değineceğimiz için şimdilik bu kısmı geçerek devam edelim.

Troya ile ilgili birçok film, dizi izlemiş olabilirsiniz. Tarihin her döneminde ilgi çekici bir konu olmuştu Troya.

Troya Hazineleri – Eski Tunç Çağı

Troya kazılarında ilk etapta 20 hazine bulunmuştu. Bu hazinelerin hepsi elbette birbirinden değerli materyaller eşyalardan oluşmaktaydı. Bu hazinelerin en önemlisi ise Troya’nın da zaten ünlü kralı olarak bilinen Priamos’un Hazinesiydi. Bu hazineye günümüzde de A hazine adı verilmiş durumda. Troya’da kazılar yapılmaya devam ediliyor, yeni bulgular ortaya çıkartılıyordu.  Birçok değerli hazine önce Almanya müzelerinde sergilenip ardından da Rusya müzelerinde sergilenmeye başlandı.

Troya Antik Kenti – Troya 1

Troya’da her biri harflerle tanımlanan ara katmanlara sahip dokuz ana seviyeyi ve en az 14 ayrı kronolojiyi tespit etmişlerdi. Troya’nın ilk seviyesi başlangıç tarihi olarak, İÖ 3000 Yılı olarak kayıtlara geçti.

Troya kesintisiz bir iskan görmüştü. Troya I olarak sınıflandırılan Troya’nın ilk seviyesi, çapı yaklaşık olarak 90 m olan kaya bir zemine inşa edilmişti. Etrafı bir duvarla korunma amacıyla kuşatılmış olan bir köydü burası. Duvarın giriş kapısı 3 metreden çok az yüksek olan iki kule tarafından gözetlenip-korunuyordu.

Troya Antik Kentinde ilk seviyede evlerin şekli dikdörtgendi. İnsanların yaşamı için elverişle olan bu evlerin giriş kapıları ise bu dönemlerdeki evler gibi dardı. Bir yangınla yıkıldığı söylenen ilk Troya’nın yani Troya I’in ardan Troya II öncekinin temelleri altına kurulmuştu. Yıkıntılardan ve enkazdan tekrar canlandırılıp, Troya I’in kültürel özelliklerini de barındırarak gelişmeye başlamıştı.

Troya II dediğimiz gibi hemen hemen aynı kültür ile kurulmuş ve bunun bir parçası olmuştu. Esasında tamamen devamdı. Ancak üzerine bazı yenilikler koyuluyordu. Taş temeller üzerine yükselen kerpiç duvarla çevrili yaklaşık 100 metre çapında bir iskan alanı oluşturulmuştu Troya II’de. Ana giriş kapısı ise yine Troya I’e benzerlik göstererek, kuleler ile korunmaktaydı. Kentin iki giriş kapısında da megaron tipi bir giriş söz konusuydu. Evlerin konumu merkezi işgal eden bir saray ile belli bir plan dahilinde dizayn edilerek megaron bir tip yapıyı çevreliyordu.

Eski Yunan ve Roma döneminde inşa edilecek olan tapınaklar içinde ön ayak olmuş bir yapıdır. Bu yapı örnek alınarak Eski Yunan ve Roma dönemlerinde tapınaklar inşa edilmiştir. Bunun yanı sıra Troya’nın II. Ve arkasından gelecek olan III. Seviyelerine Anadolu kültürü ya da Troya’nın denizcilik kültürü olarak da tanımlanmaktadır.

Troya konumu yüzünden oldukça önemliydi. Troya’da olmayan ancak çok uzak ülkelerde bulunan bazı materyaller Troya’ya ulaşmıştı. Bunun öncesinde bu konuyu detaylandırmak için, Troya I’de kap çömlek v.b kullanımına değinmemiz gerekiyor.

Troya Antik Kenti Madenler ve Aletler

Troya I seviyesindeyken çömlekçi çarkı kullanılmıyordu. Kapları yapmak için kil kullanıyorlardı. Kullanılan kili elle biçimlendirip, açık ateşte sertleştiriyorlardı. Pek fazla da çeşit olduğu söylenemez. Renkli olmayan bu kil kapların sadece beyazla birazcık süslendiği görülmekte. Ancak II.Troya’ya geldiğimiz zaman kaplar için artık çömlekçi çarkı kullanıldığı görülmekte. Üstelik bunun yanı sıra kaplar artık fırın ateşinde sertleştirilmeye başlanmıştı.

Peki bu bilgiler ne işimize yarayacak? Bu bilgilerden yola çıkarak Eski Tunç Çağında Troya’nın biraz önemini aktarmaya çalışacağız.

Yapılan çömleklerin geneli insan şekline benzerdi. Troya’nın bu aşamalarında da elbette heykelcilik mevcuttu. Bu heykellerin cinsiyetleri ayrıştırılırken kulaklarında küpe deliği yolu izlenirdi. Oldukça ilginç bir seçim olmuş.

Aletlerin yapımına geldiğimiz zaman Troya’nın konumunun önemi ortaya çıkıyor. Aletler yapılırken bu dönemde, bakır, altın, gümüş, kalay, tunç ve çok nadir olarak da meteor demir kullanılıyordu. Bu hammaddelerin Troya dışından temin edildiğini biliyor muydunuz? Özellikle Kalay en değerlisiydi. Çünkü Troya’ya çok uzaktan geliyordu oldukça pahalıya patlıyordu. Değiştokuş ticaretinin arzına sunulmuş olan bu ürünün Troya’ya nasıl ve hangi yollardan geldiği tam olarak bilinmiyor. Ancak bunun üzerine bazı tahminler mevcut.

Yelkenli olayına dönelim. Bu tarihte yelkenliler tamamen şans eseri hava şartlarına dayalı olarak ilerlemekteydi. Yani uygun olmayan hava şartları yaşandığı takdirde gemilerin limanlarda günlerce beklemesi gerekiyordu. Troya konum olarak Asya ve Avrupa’yı birbirinden ayırıyordu. Bu yüzden de buraya gelen gemiler Troya’da beklemek durumunda kalmaktaydı. Uygun hava şartları gerçekleşene kadar da bu işten kazançlı çıkan elbetet Troya ve Troya’lılardı.

Dönemin zorunluluğu sayesinde Troya’nın ekonomisinin böylece gelişip büyüdüğü düşünülüyor. Ulaşılması zor madenlerin de bu şekilde elde edinilmesi büyük bir ihtimal.

Kaynak1: Türkiye’nin Eskiçağ Tarihi/ Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya
Kayank2: Wikipedia

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ